Kategoriler
Yaşam

Said Nursi Tarafından Söylenen Sözler

Said Nursi tarafından söylenen sözler yazımızda büyük Said Nursi şahsiyetinin değerli sözlerine yer vereceğiz.

Said Nursi Tarafından Söylenen Sözler

Said Nursi tarafından söylenen sözler yazımızda büyük Said Nursi şahsiyetinin şimdiye kadar söylediği en güzel ve anlamlı sözlerini bulacaksınız. Eğer sizler de Said Nursi şahsiyeti ile ilgili bildiğiniz güzel ve anlamlı sözler varsa lütfen bizlerle paylaşın.

Sponsorlu Bağlantılar

Said Nursi Hakkında Kısa Bilgi

İslam alimi, düşünürü, Risale-i Nur adlı tefsir külliyatının yazarı ve Nur cemaatinin kurucu lideridir.
Doğum tarihi 12 Mart 1876
Doğum yeri Bitlis
Ölüm tarihi 23 Mart 1960
Ölüm yeri Şanlıurfa
Said Nursi Tarafından Söylenen Sözler

Said Nursi: Söylediği Sözler

Âlem-i şehadet, avalim-ül guyub üstünde tenteneli bir perdedir.
Anlaşılmaz bir kitap muallimsiz olsa, manasız bir kâğıttan ibaret kalır.
Başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa ve her gün biri kesilse, zındı­kaya ve dalâlete teslim-i silah edip, vatan ve millet ve İslâmiyete hıyanet etmem. Hakikat-ı Kur’ân’a feda olan bu başımı zâlimlere eğmem!
Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bahusus zîhayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır.
Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz.
Cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi, ruh-ı insan da namaza muhtaçtır.
Dünyadaki her lezzetli şeyin en a’lası cennette bulunur.
Evet, insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir.
Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbab ın, kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup başını çevirme. Merdâne kabre bak, dinle, ne talep eder? Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak, ne ister.
Her sözün doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek, doğru değil.
Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.
İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.
Madem Allah var, elbette ahiret vardır.
Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.
Merak, ilmin hocasıdır. İhtiyaç, medeniyetin üstadıdır. Sıkıntı, sefahetin muallimidir.
Nev’-i beşere gelen en büyük bir musibet Harb-i Umumî hengâmında, çok tehlikelere maruz kaldım. Hazret-i Gavs’ın gösterdiği arabî tarihte veya az evvel, hârika bir surette kurtuldum. Hattâ bir defa, bir dakikada üç gülle öldürecek yere mukabil bana isabet ettiği halde tesir etmediler.
Orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır.
Ölüm o kadar kat’î ve zâhirdir ki, bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishane nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir; öyle de, bu zemin yüzü dahi acele hareket eden kàfilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Herbir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var.
Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir.
Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.
Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-ı Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Tabiat bir sanat-ı İlahiye’dir sani’ olmaz.
Sivrisineğin gözünü halkeden, Güneş’i dahi o halketmiştir.
Adem-i kabul, kabul-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabul; adem-i delil-i sübut, onun delilidir. Kabul-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır.
Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı icad edemez. Zira her şey, her şeyle bağlıdır.
Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.
Bîçare hakikatlar, kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur.
Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa. Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız, birkaç saniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefihidir.
Bütün ihtilalat ve fesadın asıl madeni ve bütün ahlâk-ı rezilenin muharrik ve menba’ı tek iki kelimedir: Birinci Kelime: “Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne!” Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki, o da vücub-ı zekattır. İkinci Kelime: “İstirahatim için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim.” İkinci kelimenin devası, hurmet-i ribadır. Adalet-i Kur’aniye âlem kapısında durup, ribaya “Yasaktır, girmeye hakkın yoktur” der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden, dinlemeli.
Bizler muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.
Bugün, bu Nevruz bayramından, bu köpeğin bile bir hissesi vardır. Bahar mahlûkatın bayramıdır. Biz de onların bayramına iştirak edelim.
Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde ceza’a iltica etmemek gerektir.
Deli adama “iyisin, iyisin” denilse iyileşmesi, iyi adama “fenasın, fenasın” denilse fenalaşması nâdir değildir.
Doğuyu ayağa kaldıracak din ve kalbdir. Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil.
Eğer Namaz kılmazsan, senin o günkü alemin zulümatlı ve perişan bir halde gider.
Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.
En bedbaht, en muzdarib, en sıkıntılı; işsiz adamdır. Zira atalet ademin biraderzadesidir; sa’y, vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır.
Evet ümidvar olunuz. Şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, islamın sadası olacaktır!
Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ne Nedir Vikipedi