Muhammed Bahauddin Tarafından Söylenen Sözler
Muhammed Bahauddin tarafından söylenen sözler yazımızda büyük Muhammed Bahauddin şahsiyetinin şimdiye kadar söylediği en güzel ve anlamlı sözlerini bulacaksınız. Eğer sizler de Muhammed Bahauddin şahsiyeti ile ilgili bildiğiniz güzel ve anlamlı sözler varsa lütfen bizlerle paylaşın.
Sponsorlu Bağlantılar
Muhammed Bahauddin Hakkında Kısa Bilgi
Doğum tarihi Tam olarak bilinmiyor |
Doğum yeri Buhara’daki Kasr-ı Arifan köyü |
Ölüm tarihi Tam olarak bilinmiyor |
Ölüm yeri Buhara’daki Kasr-ı Arifan köyü |
Şah-ı Nakşibend, Nakşibendi tarikatının isim babasıdır. Asıl adı Seyyid Muhammed Bahauddin’dir. |
Muhammed Bahauddin: Söylediği Sözler
Müslümanlık; ahkâma bağlılık, takvâya riâyet ve azimet ile ameldir. |
Sordular: Bu makama nasıl eriştiniz? Dedi: Hz. Rasul-i Ekrem’e tabi olmakla. |
Biz insanlık suçu işleyenleri şikayet ederiz. |
Tarikat edebden ibarettir hükmü ile bu yüce tarikata salik ve talib olan Allah’ın kullarına tam bir edeb şarttır. |
Mum gibi ol ve mum gibi olma!.. Mum gibi ol ki, ışığın başkalarını aydınlatsın. Mum gibi olma ki, kendini karanlıkta korsun. |
Herkes koşmakla avı tutamaz. Avı, sürekli kovalayan kimse tutar. |
Kendisinden bir keramet istendi. Cevabı: Bunca günah yükünün altında, dimdik durabildiğimize göre, kerametimiz ortada oldu. |
Bu yolda hak yolcusu bir mürid, var gücüyle gayret sarfetmedikçe, üstün çaba göstermedikçe yani himmetini âli tutmadıkça fayda göremez. Ancak bütün bunları yapınca beni bu kapıdan içeri aldılar ve o zaman manevi güzelliklere ulaştım. |
Allah Teâlâ’ya ulaşmak için bizden himmet isterken,bu isteğinizde, ayaklarınız başıma ulaşmaz hatta daha da ileri gitmek noktasına varmazsa, size hakkımı helal etmem. |
Biz tasavvuf terbiyesine başladığımızda, bu yola baş koyan200 kişiydik. Ancak ben onların hepsin igeçip Allahu Teâlâ’nın yardımına ulaştım. Beni bu arkadaşların arasından öne geçiripAllah’a ulaştıran, sadece Allah’ın yardımı olmuştur. |
Fakir, içinde nefsiyle mücadele eden, ama yaptığı işlerde nefsine üstünlük sağlayan kişidir. |
Kendi nefislerinize töhmet eyleyiniz! Her kimse ki; kendi nefsini yaramazlıkla anarsa, onun noksanlıklarını bilmiş olur. Böylece çare bulmak kolaylaşır. Bu tarikatin çok kimseleri olmuştur ki, başkalarının kitabını kendi*lerine isnâd eder ve onun yükünü çekerler. |
Bizim tarîkimiz Ürvet-ül vüskâ dır. Hz. Resûlullah Efendimizin () eteğine yapışmak ve Sahâbe-i Kirâm’ın (r.a) eserlerine iktidâ etmektir. Bu tarikatte az amel ile çok fetihler olur ama, sünnete riâyet etmek büyük iştir. Her kimse ki, bizim tarikatimizden yüz çevirir; dininde batar. |
Diğer Sözleri
Zikirden maksat, Kelime-i Tevhîd’in hakikatına erişmektir; çok söyle*mek şart değildir. |
Şeyhim derlerdi ki: Gerçek namaz, oruç, riyâzet ve mücâhede, Hak Teâlâ Hazretlerine erişme yoludur. Ama benim indimde nefy-i vücûd; yolların en kısasıdır. |
Sâlik eğer ömr-ü ebedî ile muammer olsa, şeyhinin terbiyesi nimetinin ve lûtf-u himmetinin şükrünü edâ edemez. |
(Kendi vücûdunu işaret ve imâ ederek) Eğer bu vücûddan daha harâb bir vücûd olsaydı; bu fakir, hazinesini o harâbede gizlerdi. (Yani mesele bedende değil, cevherdedir!) |
Bizim tarîkimiz sohbettir. Halvette şöhret vardır; şöhrette âfât vardır. |
Hayır cemiyettedir. Bu tarikatın talihleri cemâat sohbetinde, çok hayır ve bereket bulurlar. |
Tevhîd sırrına erişmek müyesser değildir. Mârifet sırrına ermek mümkündür ama güçtür. |
Biz kolay kabul etmeyiz. Eğer kabul edersek, geç kabul ederiz. Zira kabul şartlarını gereği gibi bulmak zordur. |
Kâh istidâtlı mürîd bulunur, sâhib-i kabul Pîr bulunmaz; kâh Pîr bulunur, müstaid tâlib bulunmaz. |
Nefy-i vücûd, yokluk, azîm işdir. Bu sıfatlar, bu yolda vuslat devletinin ipucudur. Bizi fenâ ve niyâz kapısından kabul ettiler; her nereye eriştim ise buradan eriştim. |
Yirmi iki senedir ki; Hâce Muhammed Tirmizî’nin rûhâniyyetine mutâbakatla, bî-sıfat ve bî-rengim. Eğer bir kimse beni bilmek isterse, hâlâ bî-reng ve bî-sıfâtım. |
Bize kibr atfetmişler. Bizim kibrimiz kibr değildir, kibriyâdır. |
Bizler her ne bulduk ise, fakr sıfatı ile bulduk. |
Kalblerin vüs’ati birdir. Lâkin kalblerdeki mârifetin vüs’ati bir değildir. |
Eğer yârânımın ayıplarına bakarsam, yârsız kalırım. Zirâ ayıpsız dost yoktur. İyileri herkes sever. Hüner, kötülerle dostluk oyununu kazanmadadır. |
Velîden zuhur eden keşif ve kerâmetlere iltifat edilmez; ancak itimat edilir. |
İstikâmet, bin kerâmetten hayırlıdır. |
Yatırların ruhuna hediye edilen duâ ve niyâzlarda büyük ecir ve iltifat vardır. Zira evliyâ ervâhı, daima medetkârdır. |
Kalb balık, zikir de sudur. Kalbi, daimâ zikirle yaşatmalıdır. |
Velîlerin isteği, Allah’ın istediğinden başka bir şey değildir. |
İbâdet on kısımdır; dokuzu helâl rızıktır. Bu zamanda ekincilik ile bağbanlık, ticaretten sonra helâle en yakın rızıktır. |
Sponsorlu Bağlantılar