Osmanlı Devleti birinci dünya savaşında hangi cephelerde savaştı, Osmanlı Devleti 1. dünya savaşında hangi devletler ile birlikte savaştı, 1 dünya savaşında Osmanlı devleti İttifak devletleri ile mi beraberdi yoksa İtilaf devletleri ile mi beraberdi, Osmanlı Devletini savaşa sokan ne idi, Osmanlı Devletinin 1. dünya savaşına katılma sebepleri nelerdir, Osmanlı Devleti neden 1. dünya savaşına girdi, Osmanlı Devletinin Birinci dünya savaşına nasıl girdi, Osmanlı Devleti hangi olaydan dolayı 1. dünya savaşına girdi şeklindeki soruların cevapları aşağıdadır.
Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşına Neden Girdi?
Osmanlı Devleti şu sebeplerden dolayı birinci dünya savaşına katıldı;
- Balkan ve Trablusgarp savaşlarında kaybedilen toprakları geri alma düşüncesi
- Alman hayranlığı ve Almanya’nın savaşı kesin kazanacağına inanılması
- İngiltere,Fransa ve Rusya’nın sömürgelerinde yaşayan Müslüman ülkeleri bağımsızlığına kavuşturma isteği
- İngiltere,Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Devletine karşı düşmanca tavır takınmaları
- Goben(Yavuz),Breslav(Midilli) zırhlı gemilerinin Rus limanlarını topa tutması.
Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşına Nasıl Girdi?
Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan etmişti. Osmanlı Devleti‘nin savaşa girmemesi, İtilaf Devletleri’nin politikalarına uyuyordu. Çünkü Osmanlı Devleti savaşa girmezse, İngiltere’nin Uzak Doğu’ya giden yolu güvenlik altında olacak ve yeni cepheler açılmayacaktı. İtilaf Devletleri, bunu gerçekleştirmek için kapitülasyonları kaldırmaya hazır olduklarını Osmanlı Devleti’ne bildirdiler. Ayrıca İngiltere ve Rusya Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesini de istemiyorlardı. Zira Osmanlı Devleti savaşa girerse, Boğazlar kapanacak ve Rusya yardım alamayacaktı.
Bütün bunlara rağmen Osmanlı Devleti İtilaf Devletleri’ne güvenmiyordu. Çünkü Rusya, Boğazlar üzerindeki istek ve emellerini devam ettirmekteydi. Balkan Savaşları sırasında Rusya, İngiltere ve Fransa’nın izlediklerin siyaset bu devletlere güvenilemeyeceği düşüncesine sebep oldu. Almanya ise, Osmanlı Devleti’nin kendi yanında savaşa girmesini ve yeni cepheler açılmasını istiyordu. Böylece İtilaf kuvvetleri daha çok cephede savaşmak zorunda bırakılacak ve Almanya kendi yükünü hafifletmiş olacaktı. Ayrıca Osmanlı Devleti, Süveyş Kanalı’nın denetimini sağlarsa, İngiltere’nin sömürgelerine giden yol kapanmış olacaktı. Almanya, Osmanlı padişahının halifelik rolünden yararlanarak İngiliz sömürgelerindeki Müslümanları da etkilemeyi planlıyordu.
Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa ile ittifak yapmak istemiş, ancak bu devletler kabul etmemiştir. Çünkü İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak istiyorlardı. Ayrıca Rusya’nın Osmanlı Devleti ile ilgili emellerini onaylıyorlardı. Askerî ve ekonomik yönden zayıf olan Osmanlı Devleti’nin kendilerine yük olacağını düşünüyorlardı. Güçlü bir Osmanlı’nın varlığı işlerine gelmiyordu. Bu nedenlerle Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransa tarafından dışlanması, Osmanlı – Alman yakınlaşmasını hızlandırmıştır. Osmanlı Devleti’nde yönetimi elinde bulunduran İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenlerinden bazıları ve Enver Paşa Alman taraftarı idi Savaşı Almanların kazanacağına inanıyorlardı. Savaşa Almanların yanında girilirse, son zamanlarda Kafkaslar’da ve Balkanlar’da kaybedilen toprakların geri alınabileceği düşünülüyordu. Bu sebeple Almanya ile Osmanlı Devleti arasında başlayan gizli görüşmeler 2 Ağustos 1914’de sonuçlandı.
Fakat Hükûmet savaşa girmeyi geciktiriyordu. Bu durum ise Almanya’nın işine gelmiyordu. Akdeniz’de İngiliz donanması tarafından kovalanan Goeben (Goben) ve Breslou (Breslav) adlı iki Alman gemisi Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Osmanlı Devleti’ne sığındı. Osmanlı Devleti bu gemileri satın aldığını bildirdi ve İngilizlere vermedi. Bir süre sonra da bu gemiler Alman Amiral Souchon (Suşon) komutasında Osmanlı savaş gemileri eşliğinde tatbikat amacıyla Karadeniz’e açıldılar ve Rusya’nın Odessa ve Sivastopol limanlarını bombaladılar. Bu olay üzerine Anlaşma Devletleri, Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açtılar. Osmanlı Devleti bu duruma 14 Kasım 1914’de savaş ilan ederek karşılık verdi. Böylece Osmanlı Devleti İttifak Devletleri’nin yanında resmen savaşa girmiş oluyordu.
Almanya’nın Osmanlı Devletini Savaşa Katmak İstemesinin Nedenleri
* Osmanlı Devleti savaşa girerse savaşın daha geniş alana yayılacak olması. Rusya’nın Osmanlı Devleti ile savaşmak zorunda kalması ile kuvvetlerinin bir kısmını Osmanlı Devleti için de ayıracak olması, Böylece Almanların Avrupa’daki savaş yükünün hafifleyecek olması,
* İngiltere ve Fransa’nın Boğazlar yoluyla Rusya ile bağlantısının kopacak olması,
* Almanların Osmanlı Devletinin ham madde ve insan gücünden yararlanma düşüncesi,
* Osmanlı Devleti Süveyş Kanalı’nı ele geçirebilirse İngiltere’nin Uzak Doğu’daki sömürgeleriyle bağlantılarının kopacak olması,
* Osmanlı halifesinin dini gücünü kullanarak İtilaf Devletlerinin sömürgelerindeki Müslümanları ayaklandırma düşüncesi.
İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzaladılar. Bu sırada İngiliz donanması önünden kaçan Goeben (Goben) ve Breslau (Breslav) adlı iki Alman gemisi Çanakkale Boğazı’nı geçerek Osmanlı Devleti’ne sığındı. İngiltere bu iki gemiyi istedi. Osmanlı Devleti bu iki gemiyi satın aldığını Osmanlı donanmasına katıldığını bildirdi. Adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi. Bu iki gemi Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını topa tuttu. Bu gelişme üzerine itilaf Devletleri de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Osmanlı Devleti de Birinci Dünya Savaşı’na girmiş oldu.
1. Dünya Savaşında Osmanlı Devletinin Savaştığı Cepheler
Birinci Dereceden Cepheler;
- Kafkasya Cephesi
- Çanakkale Cephesi
- Sina ve Filistin Cephesi
- Hicaz – Yemen Cephesi
- Irak Cephesi
İkinci Dereceden Cepheler;
- İran Cephesi
- Galiçya Cephesi
- Makedonya Cephesi
Kafkasya Cephesi
Enver Paşa kumandasındaki Türk ordusu 21 Aralık 1914’te (o zamanki Rus sınırı olan) Köprüköy – Eleşkirt hattında hücuma geçti.Sarıkamış yakınında Allahüekber Dağlarına ulaşan ordu burada 1915 Ocağının ilk haftasında ağır bir yenilgiye uğradı. 130.000 kişilik asker mevcudunun 60.000’i çarpışmalarda veya soğuktan donarak şehit oldu. Geri kalanlar esir düştü.
II. Nikolay’ın amcası Grandük Nikola kumandasındaki Rus ordusu bir yıllık bir bekleyişten sonra 13 Ocak 1916’da Erzurum cephesinde harekete geçti. 16 Şubat 1916’da Erzurum, 3 Mart’ta Bitlis ve Muş, 18 Nisan’da Trabzon, 24 Temmuz’da Erzincan düştü. Ancak Ağustos ayında Bitlis ve Muş geri alındı.
Rusya’da 1917 Mart ayında Çarlık rejimine karşı başlayan ayaklanma Kasım ayında Bolşevik rejimin kurulması ve 1918 Ocak ayında Rus ordusunun dağılması ile sonuçlandı. Rus ordusunun çekilmesi üzerine, onların boşalttığı alanlarda Antranik komutasındaki Ermeni birlikleri“Batı Ermenistan Geçici Hükümeti” ilan ettiler. Ancak hücuma geçen Türk ordusu karşısında tutunamayarak dağıldılar. 26 Şubat 1918’de Erzincan, 27 Şubat’ta Trabzon, 12 Mart’ta Erzurum, 2 Nisan’da Van kurtarıldı.
3 Mart 1918’de imzalanan Brest Litovsk Antlaşması ile Rusya savaşta kazandığı toprakları terkederek 1878 öncesi sınırlara dönmeyi kabul etti. Bu sırada Tiflis’te kurulan Transkafkasya Cumhuriyeti’nin direnmesi üzerine Halil (Kut) Paşa kumandasında ileri harekete geçen Türk ordusu 25 Mart’ta Oltu, 3 Nisan’da Ardahan, 5 Nisan’da Batum, 15 Mayıs’ta Gümrü, 20 Temmuz’da Nahcivan’ı aldı ve nihayet 15 Eylül’deNuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu Bakü Muharebesi (1918)’i kazanarak Bakü’ye girdi. Ekim başında da bir Türk müfrezesiDağıstan’da kontrolü ele aldı.
Ancak 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütarekesi uyarınca Türk ordusu işgal ettiği Kafkasya topraklarını bırakarak 1914 sınırına geri çekildi. Türk ordusunun boşalttığı Batum, Ardahan ve Kars’ta kurulan Milli Şura Hükümetleri 1919 ilkbaharında Kafkasya’daki İngiliz kuvvetleri tarafından tasfiye edildi.
Çanakkale Cephesi
İtilaf Devletleri kara ve deniz güçlerinin Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına alarak İstanbul’u işgal etme girişimleridir. İstanbul’un işgaliyle Osmanlı İmparatorluğu savaştan çekilecek, Almanya bir müttefikini kaybedecek ve Rusya ile güvenli bir deniz ticaret ve ulaşım yolu açılmış olacaktı. 1915 yılının Şubat ve Mart aylarında müttefik donanmasının sahil top bataryalarını susturarak İstanbul’a ulaşma çabaları, Türk sahil topçusu ve mayın hatları nedeniyle başarısız olmuştu. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa yüksek komutanlıkları, Gelibolu Yarımadası’nın amfibik bir harekâtla işgal edilmesine karar vermişlerdir. 25 Nisan 1915 günü, yarımadanın altı kumsalında yapılan müttefik kuvvetler çıkartmasıyla Çanakkale Kara Savaşı başlamış oldu. Çıkartma kuvvetlerinin Türk savunması karşısında planlanan başarıyı sağlayamamaları üzerine 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle Suvla Koyu’nda bir çıkartma daha yapılmıştır. Kurmay Albay Mustafa Kemal’in komuta ettiği birinci ve ikinci Anafartalar Muharebeleri’yle bu ileri harekât da başarısızlığa uğramıştır. 9 Ocak 1916 tarihinde Gelibolu Yarımadası’ndan müttefik kuvvetlerin tahliyesi tamamlanmıştır.
Hicaz-Yemen Cephesi
Halk arasında “Yemen Cephesi” adıyla da anılır. I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı İmparatorluğu 4 Tümenlik bir kuvvetle Arabistan’daki kutsal İslam şehirlerini korumaya çalıştı. 7. Kolordu’nun birer tümeni Hicaz, Asir, San’a ve Hudeybe’de konuşlandırılmıştı. Uzaklık sebebiyle bu tümenlere yeni asker, malzeme ve silah desteği sağlanamıyordu. 1916 yılında İngilizlerin kışkırtmasıyla, Araplar kendilerini koruyan Osmanlı Kuvvetlerine karşı ayaklandı, Mekke Emiri Şerif Hüseyin, bağımsızlığını ilan etti. Bu bölgedeki en önemli Osmanlı direnişi Medine müdafaası’ydı. Yemen’deİmam Yahya Osmanlılar’a bağlı kalırken Asir’de Seyyid İdris de ayaklanmaya katıldı.
1917 Şubatında Hicaz Seferi Kuvvetleri’ne atanmak üzere, Şam’a gelen Mustafa Kemal Paşa, Hicaz’ın boşuna savunulmayıp boşaltılmasını istedi. Manevi sebeplerden dolayı bu istek uygulanmadı. Komutanlık ataması da yapılmadı. Bin bir güçlükle Medine’yi, Yemen’i, Asir’in kuzeyini I. Dünya Savaşı sonuna kadar savunan 7. Kolordu Mondros Mütarekesi’nden bir müddet sonra, 23 Ocak 1919’da teslim oldu. Dönüşte kutsal emanetler İstanbul’a getirilmiştir.
Sina ve Filistin Cephesi
İngilizler 1914 yılı Aralık ayında Türk dostu saydıkları Hidiv Abbas Hilmi Paşa’yı yönetimden uzaklaştırarak, Mısır ve Süveyş Kanalı’na tamamen egemen oldular. Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın, 14 Ocak 1915’te iki koldan Süveyş Kanalı’na yaptığı harekât (1. Kanal Savaşı) başarılı olamadı.Kanalı şişme botlarla aşmaya çalışan Osmanlı birlikleri ağır makinalı tüfek atışları sebebiyle daha kıyıya varamadan ağır kayıplar verdi. 4 Şubat 1915’te Birüsseba-Gazze’ye geri dönüldü.
1916 yılında Süveyş Kanalı’nı almak için 2. Kanal Harekâtı yapılırken, Mekke Emiri Şerif Hüseyin İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklandı. Ayaklanmanın bastırılması için 4. Ordu’dan bir kısım birlikler Hicaz’a gönderildi. Ordunun geri kalan kısmıysa, Gazze-Şeria-Birüsseba hattında savunmaya çekildi. 1917 baharında İngilizler, Gazze’ye saldırdı. Burada iki tane muharebe yapıldı. İngilizler Türklerin kahramanca savunması karşısında çekilmek zorunda kaldılar. Takviyelerini artırmaya başlayan İngilizlerin Filistin Cephesi’nde toplanmaları üzerine, Cemal Paşa’nın uyarısıyla Yıldırım Ordularının Irak cephesinde kullanılmasından vazgeçilerek Filistin ve Suriye’de kullanılması kararlaştırıldı. Aynı yıl 7. Ordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Komutanı General Liman von Sanders ile anlaşamadı. Harbin yönetimini tenkit eden iki rapor yazarak 6 Ekim 1917’de komutanlıktan istifa etti. Mustafa Kemal elde kalan birliklerle ancak savunma savaşı yapılabileceğini, Falkenhayn’ın saldırıya geçme fikrinin tamamen yanlış olduğunu düşünüyordu. Savaş hazırlıklarını tamamlayan İngilizler, 24 Ekim 1917’de 138.000 askerle taarruza başladılar. Birüsseba-Gazze Savaşı’nı kazandılar. 9 Kasım 1917’de[kaynak belirtilmeli] Kudüs düştü.
General Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetlerinin Mart 1918 başı ile 18 Mayıs arasındaki Telazur, 1. ve 2. Salt-Amman taarruzları başarıyla durduruldu. Yığınaklarını artıran ve mevcudu 550.000’e yükselen İngiliz ordusunun 19 Eylül 1918’de Filistin’de başlattığı taarruz hızla gelişti ve Filistin tamamen İngilizlerin eline geçti. (Nablus Hezimeti)
Irak Cephesi
Bu cephe, İngilizlerin petrol sahalarını ele geçirmek amacıyla, 15 Ekim 1914’te Bahreyn’i ve 23 Kasım 1914’te Basra’yı işgali üzerine açıldı. Yerli askerlerle karışık Osmanlı kuvvetleri işgale karşı koyamadı. İngilizler, İran’da Ahvaz’ı da ele geçerdiler. 20 Aralık 1914’te, Basra’yı geri almak amacıyla cephe komutanlığına atanan, Yzb. Süleyman Askeri Bey aşiretlerden ve gönüllülerden yararlanarak topladığı kuvvetle, 12 Nisan 1915’te taarruz etti. Şuaybiye Savaşında başarılı olamadı ve intihar etti. İngilizler Kutü’l Ammare’yi de ele geçirip Bağdat’ı almak için, General Townshend komutasında saldırdılar. Türk Kuvvetleri, İngilizleri Selmanpak’ta durdurdu. Kanlı çarpışmalardan sonra İngilizler, 26 Kasım 1915’te çekildiler. Kut ül Amare’de 8 aralık 1915’te kuşatılan İngiliz birlikleri, beş ay süren bir direnişten sonra 28 Nisan 1916’da teslim oldu. General Townshend dahil 13.399 esir alındı. Fakat insan gücü çok fazla olan İngiltere Hindistan’dan getirdiği yaklaşık 150.000 askeri bölgeye çıkarttı.
1916 yılı başında bir kısım İngiliz birlikleri General Townshend’in yardımına geldiyse de İran’da Hemedan’a kadar sürüldüler. İngiliz birlikleri 1917 yılı başında bekledikleri güce ulaştılar. Taarruza geçtiler. 11 Mart 1917’de General Maude yönetimindeki İngiliz birlikleri Bağdat’a girerken Halil Paşa’nın komutasındaki Osmanlı askerleri Bağdat’ı boşalttı.
Türk kuvvetlerinin Bağdat’ı geri alma teşebbüsü başarılı olamadı. Samerra’yı da ele geçiren İngiliz Ordusu, Musul’a doğru ilerlemeye başladı. Bağdat’ı geri almak için 6. Ordu’yla Halep’te kurulan 7. Ordu birleştirilerek General Falkenhayn komutasında Yıldırım Ordular Grubu kuruldu. Halep’te hazırlıklar sürerken, İngilizler Tikrit’e kadar ilerlediler.
1918 yılında aldıkları takviyelerle iyice güçlenen İngiliz birlikleri, petrol yataklarının bulunduğu Musul’a giremediler. Ancak, ne yazık ki, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından üç gün sonra 3 Kasım 1918’de, mütarekeye aykırı şekilde burayı işgal ettiler.
Galiçya Cephesi
Galiçya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kuzeydoğu ucunda yer alıyordu. Bu bölge bugün, bir kısmı ile Polonya’nın güneyinde, diğer kısmı ile Ukrayna’nın batısında yer almaktadır. Galiçya’nın güney sınırını Karpat dağları oluşturur. Genel savaş planına göre, Almanya batıda Fransa’nın ‘işini’ halledecek, bu süre boyunca Avusturya-Macaristan doğuda Rusya’yı oyalayacaktı. Ancak Avusturya Macaristan bu işi başaramadı. Rusya orduları Karpat dağlarının kuzey eteklerine kadar yanaştı. Bunun üzerine Almanlar doğu cephesinin merkezi Galiçya’ya Türk kuvvetlerinin gitmesi konusundaki Enver Paşa’nın teklifini kabul ettiler. Daha önce Çanakkale’de savaşmış 19. ve 20. Tümenler’den 15. Kolordu oluşturularak, Temmuz 1916’dan itibaren yaklaşık 30.000 asker her tabur bir tren katarına denk gelecek şekilde, trenle yola çıkarıldı. Eylül 1916’da intikal tamamlanmıştı. Kolordunun komutanı, Kurtuluş Savaşı’nda da önemli görevler üstlenen Yakup Şevki Subaşı’ydı. Kasım 1916’da görevi Cevat Paşa’ya devredecektir.
Türklerin Avrupa’da savaştığı üç cepheden biri Galiçya idi. Genellikle Romanya Cephesi ile karıştırılır.
Türklerin asıl olarak savaştığı yer, Berezhany kasabası çevresidir. Berezhany ile Rohatin kasabası arasındaki yol üzerinde, sağ taraftaki dağın yamaçlarında halen Türk şehitliği vardır (Rohatin, tarihte Hürrem Sultan olarak bilinen Kanuni Sultan Süleyman’ın eşinin doğduğu şehirdir). Bunun yanında, yöredeki diğer köylerde de küçük Türk şehitlikleri bulunmaktadır. Şehitlikler Ekim 2008 tarihi itibarıyla bakıma alınmıştı. Bunda Kiev Türk Büyükelçiliği askeri ateşesinin ve Ukrayna’da bulunan Türk işadamlarının büyük katkısı olmuştu. Türk askerlerinin savaştığı bölge, bugün ormanlıktır. Savaş sırasında kullanılan mevziler bugün bile net olarak görünmektedir. Bu haliyle, Çanakkale’nin 30 yıl önceki haline benzetilebilir.
Balkan Cephesi
1916 yılında İngiliz, Fransız ve Sırp askerlerinin sayıları 250.000’e ulaşınca 10. Türk Kolordusu da 17 Kasım 1916’da cepheye geldi. 10 Aralık 1916’da Yb. Şükrü Naili Gökberk komutasındaki 50.Tümen Drama civarında düşmanla savaştı. Cephedeki küçük taarruzların yanında en önemli olay, 11 Aralık 1916’da, Manastır’ın İttifak Devletleri’nin eline geçmesidir (Manastır Saldırısı).
1917 yılı küçük muharebelerle geçti Türk Kuvvetleri Kavala-Serez hattında savaştı. 27 Haziran 1917’de Yunanistan İtilaf Devletleri safında savaşa girdi. 29 Mayıs 1918’de İngiliz, Fransız, Yunan ve Sırp kuvvetleri büyük bir taarruz başlattı. Bulgar ordusu yenildi. 29 Eylül’de Bulgaristan, Selanik Ateşkes Antlaşması’nı imzalayıp, savaştan çekildi. Topraklarından İtilaf Devletleri’ne ait askeri birliklerin geçmesine de izin verdi. İtilaf Devletleri üç koldan Balkanlarda ilerlemeye başladı. Bu kollardan biri İstanbul’u hedef almıştı.
“Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşına Katılma Nedenleri? Osmanlı Devletinin Savaştığı Cepheler” için bir yanıt
Whoa, such a important site.