Özet: “Masal Nedir? Masal Ne Demektir? Anlamı” başlıklı yazımızda Masal nedir, Masal ne demektir, Masal kelimesinin tanımı, Masal kelimesinin eş anlamlısı, Masal kelimesinin ingilizce karşılıkları, Masal ile ilgili atasözleri ve deyimler ve Masal hakkında detaylı bilgileri bulacaksınız.
Masal Tanımı
Masal kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve Masal kelimesinin anlamı Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde aşağıdaki şekildedir;
1. isim Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür
“Masal olsun roman olsun, ikisi de anlatı sanatıdır.” – N. Cumalı
2. Boşuna söylenmiş söz
“Müttefikler karşı hücuma geçtikten sonra, milleti aynı masalla uyutmak olanaksızlaştı.” – H. Taner
Masal Eş Anlamlısı ve Zıt Anlamlısı
Masal kelimesini eş anlamlı karşılığı aşağıdaki gibidir;
- Masal kelimesinin eş anlamlı karşılığı bulunmamaktadır.
Masal kelimesini zıt anlamlı karşılığı aşağıdaki gibidir;
- Masal kelimesinin zıt anlamlı karşılığı bulunmamaktadır.
Masal İle İlgili Atasözleri ve Deyimler
Masal kelimesi ile ilgili atasözü ve deyimler aşağıdaki gibidir;
§ hâlâ o masal
hep aynı söz, aynı düşünce, davranış veya sorun anlamında kullanılan bir söz.
Deyim
§ masal âleminde yaşamak
1) gerçek olmayan, gerçekleşmesi güç olan şeyler düşünerek yaşamak; 2) masallardaki gibi olağanüstü güzel anlar yaşamak.
Deyim
§ masal gibi
olmayacak biçimde.
Deyim
§ masal okumak (anlatmak)
inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya çalışmak.
Deyim
Masal İle İlgili Birleşik Sözler
Masal kelimesi ile ilgili birleşik sözler aşağıdaki gibidir;
masal âlemi
kocakarı masalı
kurt masalı
peri masalı
Masal İngilizcesi
Masal kelimesinin İngilizce karşılıkları ise aşağıdaki gibidir
- Masal – tale
Masal Hakkında Detaylı Bilgi
Masal, sözlü halk hikâyesi. Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren yaşanmamış öykülerdir.
Masallarda yer ve zamana bağlılık yoktur. Masal terimi öncelikle, Külkedisi, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Keloğlan gibi ulusal ve uluslararası sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini kapsar. Ama sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebî yönü ağır basan bazı eserler de bu türün içinde yer alır.
Masallar, genellikle “masal anaları” tarafından kendisini dinlemeye hazır topluluklara anlatılır. Daha sonra derlemeciler tarafından yazıya aktarılır.
Masal nedir?
Günlük hayattan sıyrılarak, insanların muhayyilelerinde tabiat ve gerçek dışı alemde yaşattığı kahramanların hikayesi. Sözlü nesir türüdür. Yazarları yoktur. Halk masallarına benzeterek ve aynı zamanda içlerine özel bir dünya görüşü konarak, belli yazarlar tarafından meydana getirilen masallara sun’i, yani “yapma masal” denir. İngiliz yazar Oscar Wilde, Danimarkalı Andersan ile Fransız Lafontaine bu tür masallarıyla tanınırlar. Türk edebiyatında on sekizinci yüzyıl yazarlarından Giritli Aziz Efendi, türlü kaynaklardan derlediği bu türden olan Muhayyelat’ını yazmıştır.
Masallar rüyaya benzer ve insanlardaki arzuları sembolleştirir. Çünkü hayatta mümkün olmayan ve çok istenen her şey masallarda gerçekleşiyor. Adalet, eşitlik, mutluluk, istenilen şekilde masal dünyasında bulunur. Mesela hor görülen bir keloğlan, kurnazlığı sayesinde şehzadeleri küçük düşürür. Fakir, öksüz bir kızcağız bir tarih cilvesiyle sultan oluverir. Yoksul birinin başına devlet kuşu konar. Masal dünyasında, gam, kasvet, çirkinlik, adilik yoktur. İyiler daima mükafata kavuşur, kötülereyse en adaletli cezalar verilir. Masalların bütün dünyaya yayılma gücü ve alanı çok geniştir. Ancak masalların ilk defa dünyanın hangi bölgesinde söylenildiğine dair elde kesin bilgi yoktur. Böyle olmasına rağmen masalların kaynağı, yani menşei ile ilgili bazı görüşler vardır. Bu görüşlere ilk yer verenler Alman masallarını toplayan Girimm Kardeşler olmuştur. Daha sonraki araştırmacılar Hindoloji, Antropoloji ve Mitolojiye dayanan görüşler ileri sürmüşler, her görüşün temsilcileri diğerlerini tenkit etmişlerdir. Gerçekte masallar rüyalardan çıkmış ve buna paralel olarak gelişmiştir. Yapı bakımından incelendiğinde rüya ve masal arasında sıkı bir bağlılık vardır. Ancak rüya kendiliğinden, masallar ise sun’i düşünce mahsülü olarak ortaya çıkar.
Masallar girdikleri toplumun rengine az çok bürünürler. Masallardaki konular, temelde birbirine benzerse de, onu her milletin kendi örf ve adetlerine, kültürüne uydurduğu bilinmektedir. Hindistan, Arabistan, Anadolu, Akdeniz devletleri masal söyleme bakımından batıya nazaran daha zengindir. Masallarda gerçek veya gerçeğe yakın bazı olaylar bulunabilir. Fakat bunlarda gerçek dışı olaylar esas teşkil edip, gerçekçilik bir süs gibi kalmaktadır. Masallarda belki tarihi olaylara bile yer verirler. Fakat bunlar masal havasında erimiştir.
İnsanlar, cin (peri), hayvanlar gibi hakiki veya dev, şahmeran gibi hayali varlıklar masallarda içiçe yaşar ve masalların kahramanlarıdır. Bunlar insanlara mahsus ölçüler, huylar içinde ele alınırlar. Yani insanlar gibi sever, hırslanır, öç alır veya yardım ederler. Masallarda yaşayan balık, kuş, ceylan, at gibi hayvanlar da olağanüstü vasıflar taşırlar. onlar da insan gibi düşünür, konuşur, üzülür, sever, acıma veya kin duyarlar. Hatta bu katagoriye cansız varlıklar bile katılır.
Masalda insanlar, gerçek veya gerçekdışı vasıflarda görünürler. Bu gerçek olmayan kuvvetlerini büyülü bir araçtan, var olmayan bir mahluktan veya evliyadan alır. Masalın kahramanları, belli bir toplumun bilinen bir zamanda yaşamış kişileri değildir. Her ülke ve zamanda olabilecek padişah, vezir, köylü, kadı, derviş, ırgat, harami gibi sembol tiplerdir.
Ancak masallarda her şey tatlıya bağlandığı için, bu tiplerin kötülükleri üstünde fazla durulmaz. Kötüler, korkunç olmaktan gülünç duruma getirilir ve yaptıklarının cezalarını görürler. İyiler ise uzun yaşayıp mutlu olurlar.
Masallarda çevre büsbütün hayali ve gerçek dışı ülkelerdir. Kafdağı, Yedi Derya Adası, Yedi Yerin Altı ve Üstü gibi haritalarda bulunmayan ülkeler gösterilir. Masallarda tasvirler gözlere değil hayale dayanmaktadır. Dünyada rastlanması imkansız olan bahçeler, saraylar, ırmaklar, şehirler yer alır. Ne zaman, hangi yerde bulundukları asla bilinmez.
Masallarda aynı kahraman bir ceylan, bir kuş veya bir gül fidanı oluverir. Kısaca şekilden şekle girer. Kötüler biçim değiştirerek sevimsiz varlıklar haline gelirler. Bir anda kıtalar ötesi mesafe alındığı gibi, yine bir anda korku, yerini sevince ve mutluluğa bırakır.
Masalı destanlardan ayıran fark, masallarda milli ve dini inançların zayıf olması, diğer taraftan masalların geniş ve alabildiğine hayale yer vermesi, her dala konma ve hiçbir şeyde uzun uzadıya durmayış göze çarpar.
Masalın eğitici değeri vardır. Keloğlan masalları dışında, masala müstehcen, çirkin ve ayıp sayılacak hiçbir söz katılmaz. Aşk sahneleri, çabuk ve rümuzla geçiştirilir. Masalın çocuk muhayyilesine geniş ufuklar açtığı gerçektir. Masalın yerini tutmaya çalışan sinema, televizyon gibi şeylerin çocuk muhayyilesini darlaştırdığı ve kalıplaştırdığı son yıllarda eğitimcilerin üzerinde durdukları ve karşı çıktıkları bir durumdur.
Çeşitli milletlerin masallarında, mevzular temelde birbirine benzerse de, her milletin, masallarını kendi örf ve adetlerine, hislerine, kültürüne uydurduğu, ona kendisinden pekçok şey kattığı şüphesizdir. Ancak memleketi Hindistan sayılan masalların zamanla Avrupa’ya göçtükleri de kuvvetli iddialardandır. Umumiyetle çocukların sevip okuduğu masallar seçilirken, bu yabancılık unsuru gözden uzak tutulmamalıdır. Bir masalı dinleyen çocuk, masalın vermek istediği dersten çok, oradaki kişilerden ve hadiselerden etkilenecektir. Bu sebeple, yabancı masallar alınacaksa, bunlardaki yabancı unsurların selahiyetli kişiler tarafından çıkarılması lazımdır. Yoksa, milli kültüre yabancılaşma, daha çocuk yaşta dinlenen ve körpe dimağlarda, kuvvetli izler bırakan masallarla başlayabilir.
Halkımız arasında Dede Korkut Hikayeleri, Binbir Gece Masalları, Keloğlan Masalları sık rastlanan masallarımızdandır. Hele Keloğlan’ın içinden çıkamadığı iş yoktur. Cemiyetimizde, eskiden “Masalcı Nine”ler vardı. Bunlar, tatlı üsluplarıyla, uzun kış gecelerinde, ramazan gecelerinde, evlerde, konaklarda, çıtır çıtır yanan sobaların başında, çocuklara masallarımızı anlatırlardı. Masallar ve bilhassa Türk masalları ekseriyetle, şu üç kısımdan meydana gelir: Giriş veya tekerleme kısmı, mevzuyla pek alakası olmayan sözlerden meydana gelir: “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, ben fırladım eşikten, babam kaptı küreği, annem aldı maşayı, gösterdiler kapının ardındaki köşeyi…” Bu kısımla, masalı anlatan şahıs dinleyicilerin dikkatini tamamen kendine çekmeye çalışır. İkinci bölüm asıl vakaların geçtiği kısımdır. Son kısımda yine, bir tekerleme olabilir, ama bunlar, baştakiler kadar uzun olmaz. Pek çoğunda, “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” diye sona erer.
Türk masal geleneği, en hayali anlatış tarzlarını bile gerçeğe yakın bir şekle getirir. Vakalar, olağanüstü unsurlar, fazla akla aykırı bir nitelik taşımaz. Türk masalları, birçok ilmin, sanatın faydalandığı birer hazine değerindedir. Milletimizin, birçok eski örf ve adetleri, inançları, huyları, masallarımızda bulunabilir. Özellikle dilciler, tarihçiler, roman, hikaye, tiyatro, film senaryosu yazanlar için masallar birer hazine değerindedirler.
Folklorcuların masallarla ilgilenmeleri pek eski tarihlere uzanmaz. Bu alanda ilk ilmi araştırma 1807’de Elai Johanneaus’nun Halk Masalları Üstüne Görüşler kitabıdır. 1813’te Alman Grimm Kardeşler, Alman masallarını derleyerek bu yolda hizmet vermiştir. Türk masalları ilk önce Billur Köşk adlı bir eserle görülmüştür. George Jakob’un 1898’de yayınladığı bu eser, Menzel tarafından 1923’te yayınlanmıştır. Macar İ. Kunoş’un çalışmaları takib etmiştir. İgnace Kunoş Türk masallarını araştırıp incelemiş ve tasnif etmiştir. Ayrıca Türk Halk Edebiyatı eserini 1925 yılında İstanbul’da neşretmiştir. İstanbul Halk Masalları (1905), Adakale Masalları ise 1907’de neşredilmiştir.
Daha sonra bu çalışmalar Erzurum A.Ü. Edebiyat Fakültesinde geniş yer tutmuştur. Gümüşhane Masalları, Elazığ Masalları, Erzurum Masalları, Taşeli Bölgesi Masalları ve Türk-İskoç Masalları Mukayesesi gibi çalışmalar görülmüştür. Tahir Alangu, Eflatun Cem Güney, Şükrü Elçin, A. Edip Uysal gibi araştırıcı ve yazarlar da bu sahada çalışmalar yapmışlardır.
Sözlükte “masal” ne demek?
1. Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların ya da tanrıların başından geçen, olağandışı olayların yer aldığı anlatı türü; yalan, boş, saçma.
2. Öğüt verici öykü, ahlak dersi veren alegorik yapıt.
3. Boş ve geçiçi.
Masal Çeşitleri
- Hayvan masalları
- Olağan üstü ve gerçekçi masallar
- Güldürücü masallar
- Zincirlemeli masallar
Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. La Fontaine masalları bu türün en güzel örnekleridir. Şeyhi’nin Harnâme adlı eseri de Divan edebiyatındakihayvan masalları türüne örnek gösterilebilir.
Masallarda, olağan varlıkların yanı sıra, peri, dev, ejderha gibi olağanüstü varlıklara da yer verilir.
Masalın Özellikleri
- 1. Olağanüstü konular vardır.
- 2. Kahramanlar gerçeküstü özelliklere sahip olabilir.
- 3. Yer ve zaman belirsizdir.
- 4. Her masaldan bir öğüt, bir ders çıkarılabilir.
- 5. Masallar kalıplaşmış bir tekerleme ile başlar.
- 6. Masallarda olağanüstü varlıklar (cin, peri, melek) bulunabilir.
- 7. Masallar kalıplaşmış tekerlemelerle biter.
- 8. Masallar hep mutlu sonla biter.
- 9. Niteliği ne olursa olsun her şeyiyle hayal ürünüdürler.
- 10. Olaya dayalı sanatsal kurmaca metinlerdir.
- 11. Yazılı ve sözlü edebiyat ürünüdür.
- 12. Masalın finalinde her zaman iyiler kazanır.