Özet: “Hadis Nedir? Hadis Ne Demektir? Anlamı” başlıklı yazımızda Hadis nedir, Hadis ne demektir, Hadis kelimesinin tanımı, Hadis kelimesinin eş anlamlısı, Hadis kelimesinin ingilizce karşılıkları, Hadis ile ilgili atasözleri ve deyimler ve Hadis hakkında detaylı bilgileri bulacaksınız.
Hadis Tanımı
Hadis kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve Hadis kelimesinin anlamı Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde aşağıdaki şekildedir;
1. isim, din b. (***) Hz. Muhammed’in söz ve davranışları
2. Bu söz ve davranışları inceleyen bilim
Hadis Eş Anlamlısı ve Zıt Anlamlısı
Hadis kelimesini eş anlamlı karşılığı aşağıdaki gibidir;
- Hadis kelimesinin eş anlamlı karşılığı bulunmamaktadır.
Hadis kelimesini zıt anlamlı karşılığı aşağıdaki gibidir;
- Hadis kelimesinin zıt anlamlı karşılığı bulunmamaktadır.
Hadis İle İlgili Atasözleri ve Deyimler
Hadis kelimesi ile ilgili atasözü ve deyimler aşağıdaki gibidir;
- Hadis kelimesinin geçtiği herhangi bir atasözü veya deyim bulunamamıştır.
Hadis İle İlgili Birleşik Sözler
Hadis kelimesi ile ilgili birleşik sözler aşağıdaki gibidir;
- Hadis kelimesinin geçtiği herhangi bir birleşik söz bulunamamıştır.
Hadis İngilizcesi
Hadis kelimesinin İngilizce karşılıkları ise aşağıdaki gibidir
- Hadis – Hadith
Hadis Hakkında Detaylı Bilgi
Hadisler (Arapça) veya Hadis-i Şerif , bir rivayet zinciri ile Muhammed’e isnad edilen ve kendisinin değişik olaylar ve sorunlar karşısında veya Kur’ân’ın âyetlerini açıklamak için söylediğine inanılan söz, fiil ve takrirler bütünüdür. Hadis ilmiyle ilgilenen kişiye muhaddis denir.
Başlangıçta birkaç yüzyıl boyunca sözlü rivayetler şeklinde anlatılan hadisler, daha sonra yazıya geçirilen İslâm’ın “sözel geleneğini” oluşturmuşlardır. Goldziher’in anlayışına göre hadisler ilk dönem Müslümanlarının değişik konularda hadis formunda söyledikleri sözlerden ibarettir ve bu sözlerin Muhammed ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Hadisin Tanımlaması; Yapı ve Kapsam
Hadisleri tanımlamak için değişik kelimeler kullanılır. Hadis eşdeğeri olarak kullanılan bu kelimelerden bazıları haber, eser ve uygulamaya dönük anlatımlar için kullanılan sünnet kelimeleridir.
Hadisin iki ana unsuru metin ile beraber isnad veya senetdir. İsnad, rivâyet eden kişilerin adlarından oluşan, hadisin ana metninden olmayan, hadisçilerin, haberin doğruluğunu ve güvenilirliğini (isnadı) kanıtlama için kaydettikleri isimler zinciridir. Hadisi nakleden ravilerin, haberi kimden aldığını gösteren kronolojik listedir. Zincirin sonunda hadisi ilk rivayet eden kişiyle metnin kendisi gelir.
Kapsamı; Muhammed’in (Kur’ân dışında) söylediği rivayet edilen sözler, yazdırmış olduğu mektuplar ve evrak, Muhammed’in vasıflarını, bir olay karşısında takındığı tutum ve tavrını anlatan rivayetler ve Muhammed’in hayatında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların sözleri, hadis kapsamını oluşturur.
Şiiler Muhammed’in sözleri yanında masum kabul edilen imamların sözlerini de hadis kabul etmektedirler. Sünnilerin güvenerek hadis aldıkları Ali taraftarı olmayan pek çok sahabe ve tabiine şiilerce güvenilmez. Sünni hadis kitapları Muhammed’in zamanından 200-300, şii hadis kitapları 400-500 yıl sonra yazılmışlardır.
Kutsi Hadis
Peygamberin ağzından Allah’a isnad edilerek rivayet edilen, ancak Kur’anda yer almayan sözleri ifade eder.
Hadis Tarihi ve Başlıca Raviler
Başlangıçta hadislerin yazılmasına karşı çıkılmış, “”birkaç yüzyıl”” devam eden “”sözlü”” dönemden sonra bu tutum değişerek, neredeyse bütün duyumların ve rivayetlerin kaydedildiği, sonra da tasniflerinin yapıldığı zengin bir yazılı döneme geçilmiştir. Hadisleri ilk olarak büyük ölçüde toplayarak bir araya getiren İmam Mâlik, bunları Muvattâ adlı eserinde toplamıştır Hadislerin sistematik olarak yazılıp-toplanmasına tabiin zamanında başlandı. Muhammad ibn-i Muslim ibn-i Ubeydullah, hadisleri verimli bir şekilde anlatmıştır. İbn-i Hacer’e göre İbn-i Şihab al-Zuhrî, ilk hadis toplayan kişidir ve hicri 719 yılında Ömer bin Abdülaziz’in emriyle hadisleri toplamaya başlamıştır.”
Ebu Said el-Hudrî’den rivâyet edilen bir hadis’te Muhammed’in;”Benden Kur’an haricinde hiç bir şey yazmayınız. Kur’an’dan başka benden bir şey yazmış olan varsa onu derhal imha etsin…” dediği rivayet edilmektedir.
Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadis ise şöyledir: “Biz hadis yazarken Hazreti Peygamber yanımıza geldi ve: “Yazdığınız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler”, dedik. Hazreti Peygamber: “Allah’ın Kitabı’ndan başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın Kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için dalalete düştüler”, dedi.”
Sonraki dönemlerde Kur’an ayetlerinin başka sözlerle karışması endişesinin ortadan kalkmasıyla Muhammed’in, “İlmi (hadisi) yazı ile tespit ediniz” şeklinde hadislerin yazılmasına müsaade ettiğine inanılır. Bazı sahabilerin hadisleri Sahife denilen mecmualarda topladığı, ancak, dört halifenin hadis yazımına olumsuz yaklaşması ve bunların zamanla (Yahudi sözlü kanunları mişnada olduğu gibi) kutsanabileceği endişesiyle hadis mecmualarını toplatıp yaktırdıkları ve hadisin değil de sadece Kur’ân’ın kaynak görülmesini iştedikleri kaydedilmiştir.
İmam Buhari (810-869) ve diğer hadis imamları Muhammed’in ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra, o zamana kadar rivayetlerle aktarılan bu “sözlü kültür ürünleri”ni toplayıp yazarak hadis külliyatlarını oluşturdular. Sünnî ekol arasında güvenilen ünlü olmuş altı adet (Kütüb-i sitte) hadis külliyatı bulunur. Bunlardan Buhârî ve Müslim’in kitaplarına sahiheyn de denilir. Bazı hadis külliyatları ise yazarları tarafından Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabâkatgibi isimlerle isimlendirilmişlerdir.
Hadis öğrenimi mecâlis denilen sohbet toplantıları şeklinde İslâm’ın ilk devirlerinde başlanmıştır. Eğitimin sistematize edilmesi özel medreselerin açılmasıyla başlamıştır. Hadis öğretimi yaptığı bilinen ilk dâru’l hadîs, hicrî 6. yüzyılda (M.S. 12. yüzyıl) Şam’da Sultan Nûreddîn Mahmud tarafından kurulan “en-Nûriyye” medresesi olup ilk idarecisi İbn Asâkir’dir. Bundan sonra Eyyûbî hükümdarlarından Nâsıruddin Muhammed tarafından hicrî 622 hicri (M.S. 1225) Kahire’de “el-Medresetu’l-Kâmiliyye” kurulmuştur. 626’da yine Şam’da el-Meliku’l-Eşref Ebu’l-Feth Musa b. Âdil “el-Medresetu’l Eşrefiyye” adlı ikinci bir dâru’l-hadis açıldı. Yine hicrî altıncı yüzyılda aynı yerdeEmevî Camii içinde Seyfeddîn Muhammed bin Urve’ye nisbetle “Dâru’l-Hadîsi’l-Urviyye” adını taşıyan ve bir kütüphânesi olan başka bir hadis medresesi daha açıldı. Daha sonraları İslâm âleminin her tarafında dâru’l-hadisler yaygınlaştı.
“Başlıca raviler””; Ehl-i Sünnet’in hadis kitaplarında güvenilen ve kendilerinden en çok hadis rivayet edilen sahabeler şunlardır:
Ebu Hüreyre 5.374, Abdullah bin Ömer 2.630, Enes bin Mâlik 2.286, Aişe 2.210, Abdullah bin Abbas 1.660, Câbir bin Abdullah 1.540, Ebû Said el-Hudrî 1.170
Hadis Çeşitleri ve Uydurma Hadisler
Hadisler muhaddis denilen hadis alimleri tarafından değişik sınıflandırmalara tabi tutulmuşlardır. Ancak bu sınıflandırmalar mutlak olmayıp, sınıflandırmayı yapan kişinin bilgi altyapısı, ön kabulleri, tanımları ve değerlendirmeleri gibi öznel unsurlara dayanır. Bazı alimlere göre sahih, manen mütevatir, ya da mütevatir gibi en güvenilir sınıfta yer alan ve reddedenin kâfirlik veya fasıklıkla suçlanabildiği hadisler, bir başka ilahiyatçının değerlendirmesinde mevzu, yani uydurma hadis kategorisinde yer alabilmektedir. Prof. Dr. Mehmet Özdemir Siyer yazıcılığı ile ilgili bir makalesinde Muhammed’in kişiliği ve hayatı bağlamında bu durumun ve hadis uydurmacılığının boyutlarını göz önüne sermektedir.
Geleneksel hadisçiler ravi ve isnad zinciri yönünden sakıncalı gördükleri hadisleri zayıf veya uydurma kabul ederlerken, günümüzde mehdi, mezhep imamları, mezhepler, geleceği bildiren hadisler gibi belirli konularda kaydedilen hadisler ve hangi kaynakta yer aldığına ve isnad zincirine bakılmaksızın peygambere atfedilemeceğine inanılan, ahlaki düşkünlük, akıl ve bilim dışılık, Kur’ana aykırılık gibi subjektif ölçütler ile hadislerin sahih veya uydurma olduğu konusu tartışılmaya devam etmektedir.
Dini Anlayış ve Fıkıhta Yeri
Geleneksel İslam anlayışında hadis ve sünnet Kur’an’dan sonra ikinci sırada yer alır. Bu sebeple İslam inançları, ibadet tefsir, siyer, fıkıh, tasavvuf ve tarikat gibi alanlarda yol gösterici, bazen de şeriat hükümlerinde olduğu gibi kanun belirleyici ve emredici olarak görülür. Kur’an’da peygamberin söz ve davranışlarının örnek alınmasını emreden ayetler bulunur;
« Hayır, Rabbine andolsun ki anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar. (4:65) »
« Resûle itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. (4:80) »
« Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının! (59:7) »
Şeriat ve fıkhın diğer kaynakları ise icma, kıyas, örf ve maslahat (faydalı görülme) tır.
İmam Ebu Hanife dinî görüşlerini oluşturmada diğer imamların aksine hadislere çok az güvenmekte ve onlara az yer vermekteydi. Ebu Hanife rey ehli olarak bilinir, hadisleri sadece senet ve rivayet açısından değil, anlam açısından da kritiğe tabi tutar. Mana açısından akla aykırı gördüğü ve Muhammed’e atfedilemiyeceğine inandığı hadisleri kabul etmez ve bu hadislere aykırı fetvalar vermekten çekinmezdi. Bu şekilde 200 kadar hadîse aykırı fetvası bilinir ve bu yüzden hadisleri dinde “mutlak nass” gören hadisçiler tarafından şiddetle tenkit edilir. Hadislere güvenmemesi ve hadis karşıtlığından dolayı kendisi İmam Malik gibi bazı hadis ehli tarafından şiddetle eleştirilmiş, hattâ kâfir, deccal veya zındık olmakla suçlanmıştır.Kur’an’ın farklı yorumları gibi hadislerin de farklı yorumlarının yapılması, hangi hadislerin kaynak kabul edileceği, hangilerinin edilmeyeceği gibi hususlar farklı fıkıh mezheplerinin oluşmasına yol açmıştır. Şianın hadis konusundaki tutumu tamamen farklı olmakla birlikte, rey ehli olarak tanımlanan Hanefî mezhebi ile rivayetçi (veya hadis ehli) olarak bilinen Şafiî, Mâlikî, Hanbelî mezhepleri de hadisler konusunda farklı tutumlara sahiptirler.
Ehli Hadis; Ahmed ibni Hanbel, Şafii ve Malik gibi, hadisleri derleyen ve fıkhi görüşlerini bu rivayetlere dayandıran nakilcilerden oluşuyordu. Nakilciler rivayet zinciri açısından “sahih” gördükleri hadisleri muhkem nasslar olarak değerlendirirler ve akıl yönünden kritiğe tabi tutmazlar.
Rivayetçi eğilimlerin bir başka karakteristiği, halkın nezdinde hadislerin itibarını artırmak için hadis imamlarına insanüstü vasıflar yüklenmesidir. Bu rivayetlere göre hadis imamları milyonlarca hadisi râvî zincirleriyle birlikte hafızalarında tutabilirler. İmam Buhârî bir hadisi kaynağından almak için aylarca yolculuk yapar, ancak rivayet eden kişi bir atı kandırdığı için hadisi almaktan vazgeçer, şartlarına tamamen uygun bile olsa rüyasında peygamberi görerek, kaydettiği bütün hadisleri tasdik ettirir.
İmamiyye Şiiliği Sünnilikten farklı olarak yalnızca 12 imam kanalıyla gelen söz ve rivayetleri dinî kaynak (hadis) olarak kabul etmektedir.
Günümüzde geleneksel Müslümanlardan ayrılarak, Kur’an merkezli İslâm’ı savunan bazı dinî gruplar için hadislerin herhangi bir dinî değeri yoktur. Bazı alimlere göre fıkıh usulünde hadislerle dinî hüküm konulamaz, inançla ilgili konularda kanıt olamaz.
Rivayetçiliğin tarihi ve sosyal psikoloji
7. yüzyılda aklı öne çıkaran İslam felsefecileri Kelamcılar ile ehli-hadis arasında tartışmalar çıkmış, bu tartışmalarda hadisler sorgulanmaya başlanmıştır. Birbiriyle zıtlaşan akıl ile nakil arasında hangisinin tercih edilmesi gerektiği islam coğrafyasında tartışılagelmiş, son dönem Osmanlı ulemasında dahi bu tartışmalar yaşanmaya devam etmiştir.
Siyerciler, tefsirciler, din anlatıcıları, vaizler, hikâyeciler vb. için hadisler vazgeçilmesi mümkün olmayan, zengin bir kaynaktır. İslam inançları ve mitolojisinin gelişiminde de hadislerin önemli bir payı bulunur.
Hadisler ve yer yer birçok ayrıntıyı da içeren, zaman zaman gerçeküstü destansı unsurlarla süslenen dinî anlatılar toplumu etkilemeye devam etmektedirler. Toplumun genel olarak hadislere ilgisinin, hadislerle bilimsel olarak ilgilenenler bir kenara bırakılacak olursa, anlatılanların gerçekliği ile değil, “hikayelerin gücü” ile devam ettiğini söylemek mümkündür. Günlük kavrayışın ötesinde aşkınlık arayan toplum için, olaya bilimsel bakanlar hangi tespitleri yaparlarsa yapsınlar, benzeri anlatılar ve aşkın dinî hikayeler din mesleğinde çalışanlar açısından da elden çıkarılamayacak bir materyal olarak görülür ve tarih boyunca olduğu gibi anlatılmaya ve dinlenmeye devam edilir.
Hadis Hakıkında Eleştiriler
Hadisler Peygamberin yaşadığı dönemden 1-2 asır sonra yazılı hale getirilen, bir nakil (râvî) zinciri ile Peygamber’e atfedilen “sözlü kültür” ürünleridir. En önemli hadis yazarları Peygamber’den ortalama olarak 200 yıl sonra yaşamış kişilerdir. Bu rivayetlerde unutma, atlama, yanlış hatırlama, yüceltme, alçaltma, abartma, önemsizleştirme, ayıklama hatta uydurmacılık gibi gerçeğin kısmen veya tamamen değiştirilmesini, bazen de mitolojik paçaların ilave edilmesini içeren problemlere rastlanabilir. Hadisleri kayda geçirenler rivayet zincirindeki kişilerin hafıza ve dürüstlüklerine güvenerek hadisleri kayda geçirirler. Zincirdeki son kişiyi görme olanakları bulunsa bile diğer kişiler bir önceki nesle ait ve çoğunlukla ölmüş kişilerden oluşur. Bu bakımdan rivayet zincirinin doğrulanması mümkün görülmemektedir. Hadisleri rivayet edenler, yazanlar gibi dini kaynak olarak kullananlar da bazı yazarların eleştirilerine hedef olmuşlardır.
Kendisinden sonraki birçok araştırmacı için ilham kaynağı olan Alman araştırmacı Goldziher’e göre hadis olarak rivayet edilen haberlerin Peygamber’le ilgisi yoktur. Bu rivayetler İslam’ın birkaç asır devam eden oluşum süreci içinde bu sürece katılan siyasi, ictimai, iktisadi vb. birçok faktörün belgeleridir. Müslümanlar Kur’an’da bulamadıkları pek çok konuyu, ayrıca kendi kanaatlerini ve doğru bulduklarını hadis formunda ifade etmişlerdir. Yazar Ferec Hüdür’e göre hadisler Arap olmayan kişiler tarafından râvî zincirleriyle birlikte Kur’ân’a karşı uydurulmuş sözlerden ibarettir. Kendisi ayrıca birçok rivayet zincirinde 1. isim olan ve kendisinden en fazla rivayet yapılan sahabe ünvanına sahip olan Ebu Hüreyre’nin hayâlî bir şahıs olduğu kanaatini ifade etmektedir.
Râvîlerle ilgili Eleştiriler
Arif Tekin’in Ebu Hüreyre ile ilgili, Yahudi kültürünün hadis geleneğine aktarımını da ilgilendiren eleştirileri; “Bu zat, Hayber harbinde Müslüman olmuş, Muhammed’le olan beraberliği sadece üç yıldı; kendisi okuryazar da değildi. Muhammed’den ancak bazı sözlü bilgiler aktarmış, bunlar da onun zamanında değil; güya korunup (her nasıl korunmuşsa!) yıllar sonra Müslümanlar tarafından yazılı hale getirilmiştir. Bu adam ilkin Yahudiydi, Tevrat’taki hikâyeleri çok iyi biliyordu. Zaten onun Muhammed’den aktardığı hadislerin hepsi Tevrat ve Yahudi kültüründe varılan konulardan söz eder. En önemlisi, Halife Ömer ve Ali gibileri hem okuryazar, hem de baştan beri Muhammed’le beraber oldukları halde ondan yaklaşık olarak 500 küsur hadis aktarabilmişken; okuryazar olmayan, üstelik son 3 yılda ancak Muhammed’le tanışıp beraber kalabilen Ebu Hureyre ise, nedense binlerce hadis aktarmış.” Ebu Hüreyre’nin hadis uydurduğu, Ali, Ayşe ve Ömer tarafından yalancılıkla suçlandığı, ve bu konuda halife Ömer’in kendisini kırbaçlattığı değişik kaynaklarda zikredilir. Ancak bu durum kendisinin daha sonraki dönemlerde muteber bir hadis kaynağı olarak kabul edilmesine engel olmamıştır.
Bilimsel eleştiriler
Yazar Arif Tekin Buhârî, Müslim ve Tirmizi’de kaydedilen bir hadis’in mevsimlerin yazlık ve kışlık değişimini Cehennem’in solumaları ile ilişkilendiren anlatımlarını irdeler. Buna göre Cehennem’in soğuk ve sıcak iki türlü soluması dünyadaki soğuma ve ısınmaların sebebi olmaktadır. Yine hastalıklarından şikayet eden Ukl/Ureyne kabilesinden kişilere develerin sütünden ve “idrar”ından içmelerini tavsiye eden hadis güvenilir kabul edilen kaynaklarda yer almaktadır.
Bâzı rivayetlere göre Yecüc ve Mecüc, Âdem’in rüyalanması sonucu toprağa akan spermlerden oluşmuş bir millettir. İbn-i Abbas rivayetine göre “Onlar toprağın altında bir karış boyunda bir millettir ve Kıyamet’e yakın yeryüzüne çıkacaklardır”. İbni Ebi Hatem Şueyh’in hadisi ise şöyledir: “Onlar üç sınıftır. Birinci sınıf büyük ağaç gibidir. İkinci sınıf dört arşın uzunluk ve dört arşın da genişliktedir. Üçüncü sınıf da kulaklarından birini yatak edip ikincisini yorgan yapıyorlar.”
En güvenilir hadis külliyatı kabul edilen, Sahih-i Buhârî tefsir kitabı No 385’te kaydedilen, Kamer suresiyle ilgili “dolunay halindeki ayın Ay’ın bir mucize ile ikiye bölündüğü, parçalardan birinin Mekke’de bir dağın arkasına, diğerinin önüne kadar indiği” şeklindeki (Ay’ın yarılması) rivayeti, Güneş’in Ali’nin namazı için geriye getirilmesini anlatan rivayetler, ya da Tevrat, İncil ve Kur’anda (Saffat 141-146) anlatılan Yunus peygamberin mucize kavramıyla bile açıklanamayacak hikâyesiyle ilgili rivayetler hadislerin güvenilebilirlik derecesiyle ilgili fikir verebilir.
Edip Yüksel çörek otuyla ilgili hadîse ve bu yapılan spekülasyonlara dikkat çekerek akademik ve bilimsel olmayan yayınlar konusunda okuyucuları uyarmaktadır.
Cinsiyetçilik
Muhammed: “Ey kadınlar cemaati! Sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zîrâ ben siz kadınların Cehennem’de çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm” buyurdular. Dinleyenlerden cesaretli bir kadın:
– “Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil ediyor, neyimiz var?” diye sordu. Muhammed: – “Ağzınızdan kötü söz çıkıyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!” dedi. O kadın tekrar: – “Ey Allah’ın Resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?” diye sorunca – “Aklı noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını ifade eder. Dinlerinin eksik olması tabiri de onların (hayız) günlerce namaz kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder.”
Çalışma Alanları ve Terminoloji
Hadis ilmi, usul ve esas’tan oluşan, Muhammed’in sözleri ile davranışlarını, eylemleriyle ilgili rivayetleri derleyen, bu bilgileri yazılı bir biçimde düzenleyip sınıflandıran ve inceleyen çalışmalara verilen isimdir. Usul, hadislerin isnad zinciri, terminoloji, sözlerin sıhhat derecesi gibi konularla ilgilenir. Hadisi kimin rivayet ettiği, rivayet zincirinin kesintili olup olmadığı, ravinin güvenilirliği, metnin doğruluğu gibi konuları araştırır.
Alt dalları;
- Cerh ve Ta’dil, râvîyi ret veya düzeltmeyi (tâdîl) ele alır. Rivayet eden kişilerin birbirlerini görebilme ihtimalleri, ilk ravinin olayı görme ve şahit olma ihtimali gibi konular cerh ve tadilin konusudur.
- İlm-ul Ricâl, râvîlerin hayatını ele alır, adil ve akil olup olmadıklarını inceler. Kişileri tanıyan ve biyografi bilgilerine sahip kişilerin verdikleri bilgileri toplar.
- Hadis ihtilafı, çelişkili hadisleri ele alır
- İlel-il-hadis, hadislerin hastalık, yada sağlıklı olmadığını gösteren konuları tesbit eder. Uslup, tarih, rivayetlerdeki tutarsızlık ve kopukluklar, ravilerden birinin güvenilmez oluşu vb. konular ilgi alanıdır.
- Garib-ul hadîs, hadislerde nadir geçen ve anlaşılması zor deyimleri araştırır. Bazı deyimler zaman içerisinde söyleyiş ve anlam kaymaları yaşamış olabilirler.
- Nasih ve Mensuh, hükmü kalkmış hadisleri araştırır.
Terminoloji
- Dirâyet:Fakih’in rivayetleri akla ve bilime aykırı bularak, kendi cehd ve gayreti ile doğruyu bulma çabası. Dirayet ehli; Hadisleri mutlak nas kabul eden rivayetçi-nakilci yaklaşımın aksine akıl, bilim ve felsefeye önem veren akılcı yaklaşım sahiplerini ifade eder.
- Eser: Sahabenin sözlerinin de içinde olduğu hadis.
- Haber: Kur’an, hadis, ashab ictihadı ve diğer bilgilerin tümü
- Garîb: Şâz veya aykırı haber, tek bir kişiden gelen nakil,
- Vâhid Haber; tek bir kişiye dayandırılan haber
- Hadis hâfızı: Çok sayıda hadisi ezberleyen kişi.
- Hasen: Güzel anlamında, sıhhat şartlarını taşımayan, ancak güzel bulunan “kusurlu” hadisler.
- İmlâ: Söyleyerek yazdırma
- İsrâiliyat: Yahudi mitolojisini İslâm’a aktaran hikâyelere verilen isimdir.
- Kezzab: Yalancılar, mevzu (uydurma) hadislerin uydurucuları, çoğ. kezzabin
- Meşhur: Sahabe zamanında değil, tabiin ve sonrakilerce ünlü olmuş sözler.
- Gayri metluv vahiy: Hadisler bazı yorumlara göre okunmamış vahiylerden oluşur. Metluv vahiy ise Cebrail tarafından okunarak dikte edilmiş Kur’an için kullanılır.
- Mütevâtir: Farklı kanallardan ittifakla nakledilen “en güvenilir” rivayetler için kullanılır. Mütevatir olarak tanımlanan rivayetlerin bir kısmının uydurma olması da mümkündür. Ör; Ayın parçalanması rivayetleri bazı alimlerce mütevatir, bazılarınca uydurma kabul edilir.
- Nesh: Bir ayet veya hadisin diğerinin hükmünü kaldırması, “mensuh”; neshedilen
- Senet: Bir metni kaynağına götüren nakil veya rivayet zinciri.
- Sahabe: Muhammed’in zamanında yaşayıp, onunla görüşmüş, müslüman ve aklı başında insanlar, çoğ. Ashab
- Sıhhat şartları: Hadislerde geleneksel hadisçilere göre rivayet zinciri itibariyle bozukluk olup olmadığını ifade eder. Ancak hadisleri ayıklayarak temizleme ve bu hadislerden kabul edilebilir kaynaklar oluşturma eğilimindeki bazı eğilimler bu hadislerden akla, Kur’ana, İslam’ın ruhuna, fıtrata ve tabiata, tarihe aykırı olmama gibi “yeni şartlar” ile sıhhat şartlarını genişletmişlerdir.Sahih: Senet itibariyle sıhhat şartlarını taşıyan, Gayri sahih taşımayan” hadisler için kullanılan değerlendirme ifadesidir.
- Sika: Sözüne güvenilir kişi, Tevsik: Doğruluğu kanıtlama
- Siret: Muhammed’in hayatı, ahlakı, dış görünüşü (çoğ.siyer)
- Sünnet: Muhammed’in uygulamaları, hüküm çıkarılan hadisler, ashabının, tabiinin ve ümmetin örnek aldığı usul. Sünnetullah: Allah’ın sünneti, doğa yasaları
- Tabiîn: Sahabe zamanında yaşayan, ancak Muhammed’i görmeyen, Tebeut Tabiîn: Tabiîn zamanında yaşayıp, onlardan hadis nakleden Müslümanları ifade eder.
- Zayıf hadis: Senet veya metninde tutarsızlık bulunan hadisler. (Râvînin yalancı olması, sened zincirinin tutarsızlığı vb.) Ebu Hüreyre’nin hadis uydurduğu, Ali, Ayşe ve Ömer tarafından yalancılıkla suçlandığı, bilinmesine rağmen, bu durum Ebu Hüreyrenin sahih kabul edilen kaynakların başlıca rivayetçisi olmasına engel oluşturmamış, kendisinden ve benzerlerinden yapılan nakiller zayıf değil, sahih kabul edilmişlerdir.