Kategoriler
Sözlük

Egemenlik Nedir? Egemenlik Ne Demektir? Anlamı

Özet: “Egemenlik Nedir? Egemenlik Ne Demektir? Anlamı” başlıklı yazımızda Egemenlik nedir, Egemenlik ne demektir, Egemenlik kelimesinin tanımı, Egemenlik kelimesinin eş anlamlısı, Egemenlik kelimesinin ingilizce karşılıkları, Egemenlik ile ilgili atasözleri ve deyimler ve Egemenlik hakkında detaylı bilgileri bulacaksınız.

Sponsorlu Bağlantılar

Egemenlik Tanımı

Egemenlik kelimesinin anlamı Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde aşağıdaki şekildedir;

1. isim Egemen olma durumu

2. Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” – Anayasa

Egemenlik Eş Anlamlısı ve Zıt Anlamlısı

Egemenlik kelimesini eş anlamlı karşılığı aşağıdaki gibidir;

  • Egemenlik – hâkimiyet / hükümranlık

Egemenlik kelimesini zıt anlamlı karşılığı aşağıdaki gibidir;

  • Egemenlik kelimesinin zıt anlamlı karşılığı bulunmamaktadır.

Egemenlik İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

Egemenlik kelimesi ile ilgili atasözü ve deyimler aşağıdaki gibidir;

  •  Egemenlik kelimesinin geçtiği herhangi bir atasözü veya deyim bulunamamıştır.

egemenlik

Egemenlik İle İlgili Birleşik Sözler

Egemenlik kelimesi ile ilgili birleşik sözler aşağıdaki gibidir;

  •  Egemenlik kelimesinin geçtiği herhangi bir birleşik söz bulunamamıştır.

Egemenlik İngilizcesi

Egemenlik kelimesinin İngilizce karşılıkları ise aşağıdaki gibidir

  •  Egemenlik – sovereignty

Egemenlik Hakkında Detaylı Bilgi

Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade etmektedir.

Egemenlik aynı zamanda bir devletin ülkesi ve uyrukları üzerindeki yetkilerinin tümünü ifade eder. Bir başka deyimle egemenlik, devleti başka tüzel kişiliklerden ve örgütlenme biçimlerinden—örneğin şirketlerden, derneklerden, kulüplerden, çetelerden, din ve mezhep birliklerinden, feodal bağlılık ve yönetim birimlerinden—ayıran özelliktir. Egemen olmayan devlet olmaz; kaynağını Devlet’ten almayan egemenlik de olmaz.

Egemenlik Kavramının Tarihçesi

Ortaçağ Avrupası’nın büyük bir bölümünde, kaynağını kralla vassalleri veya vassallerle diğer yerel güç odakları arasındaki sözleşmelerden alan feodal ilişkiler egemendi. Bunun yanı sıra, çeşitli derecelerde bağımsız olan şehirler, köy birlikleri, federasyonlar, ortak yönetim alanları vb. mevcuttu. Ayrıca bazı yönleriyle krala bağlı, bazı yönlerden tamamen bağımsız olan Kilise de önemli bir siyasi güçtü.

Sponsorlu Bağlantılar

Modern krallıkların ortaya çıkmasıyla birlikte, devleti devlet yapan temel hak ve yetkilerin tanımlanması sorunu ortaya çıktı. Fransız hukukçu Jean Bodin(1530-1596) modern egemenlik kuramının kurucusu sayılır. 1576’da yayımladığı Les six livres de la république (Devlet’e Dair Altı Kitap) adlı eserde Bodin egemenliği “Devlet’in mutlak ve kalıcı gücü” olarak tanımladı. “Mutlak”, egemenliğin bölünemeyeceği ve paylaşılamayacağı anlamındaydı (ancak bu mutlaklık sadece kamu hakları alanındaydı ve bireyin özel haklarına tecavüz edemiyordu). “Kalıcı” olması ise bu gücün hükümdarın ölümü ile sona ermediği ve bireylerden bağımsız olduğunu gösteriyordu. Egemenlik belirtilerinin bir bölümünü hükümdar şahsen kullanabilir, bir bölümünü memurlarına ve kurumlara kullandırabilirdi. Ancak egemenliğin kendisi devredilemezdi.

17. yüzyılda Hollandalı hukukçu Hugo Grotius (1583-1645) modern devletler hukukunun ilkelerini egemenlik kavramıyla temellendirdi. 1648 Westfalya Barışı ile, egemen devletlerin hukuki eşitliği ilkesi modern Avrupa devletler sisteminin temeli olarak benimsendi. 17. ve 18. yüzyıllarda Hobbes, Locke, Montesquieu, Rousseau gibi düşünürler egemenlik hakkının felsefi ve analitik temelleri üzerinde günümüze dek etkili olan düşünceler ürettiler.

Montesquieu (1689-1755), 1745’te yayımladığı Esprit des Lois (Kanunların Ruhu) adlı eserinde, egemenliğin üç uygulama alanını birbirinden ayırarak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin dengelenmesinin önemine değindi. 1789’da kabul edilen ABD Anayasası, Montesquieu’nün görüşlerinin etkisiyle, yasama, yürütme ve yargının mükemmel denge içinde olacağı bir Devlet düzeni tasarladı.

Egemenlik ve Halk

Klasik dönem düşünürlerinin hemen hepsinde egemenliğin nihai kaynağı olarak halkın iradesi gösterilir. Roma hukukundaki omnis imperium ex populo ilkesi bu düşüncenin kaynağıdır. Devletin bir “Toplum Sözleşmesi” ile kurulduğu görüşü de aynı düşünceyi ifade eder. Ancak ilk kaynağı halk olan egemenliğin nasıl ve ne ölçüde hükümdara aktarıldığı, sınırlarının ne olduğu, o sınırlar aşıldığı zaman hangi tedbirlere başvurulacağı, egemenlik aktarımından sonra halkta hangi bakiye güçlerin kaldığı, tartışma konuları olarak kalır. Egemenliği halka dayandıran görüşle demokrasi fikri ilk kez 19. yüzyılda bağdaştırılmaya başlamış ve ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında genel kabul görmüştür.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ne Nedir Vikipedi