Kategoriler
Şiirler

Mehmet Akif Ersoy – İstiğrak Şiiri

Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-nâpeydâ

Şanlı İstiklal Marşımızın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy 1873 yılında dünyaya gelmiş ve 1936 yılında vefat etmiştir. Türk şair olan Mehmet Akif Ersoy şair olmanın yanı sıra aynı zamanda veteriner, öğretmen, hafız, vaiz ve siyasetçi idi. Vatan Şairi veya Milli Şair ünvanlarına sahip Mehmet Akif Ersoy’un birçok şiiri vardır. 1911 ila 1933 yılları arasında birçok şiir kitabı yazmış ve bu şiir kitapları bir araya getiren eseri olan Safahat en önemli eseridir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bu şiirlerden biriside İstiğrak şiiridir. En güzel şiirlerinden birisi olan İstiğrak şiirinin son mısraları ise şöyle;

Tecellî etti artık anladım: Sensin bütün dünyâ..
Bu senlikte fakat ey yâr-ı gaib, ben neyim âyâ?

İstiğrak Şiiri

> Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-nâpeydâ:
Yatar heybetli âgûşunda dûrâdûr bir feyfâ;

> Düşen gümrâh için yol bulma yok emvâc-i zulmetten;
Gidilmez… Her adim attikça bir girdâb olur rehzen;

Sponsorlu Bağlantılar

> O rîkistâna batmiş, çalkanan seyyâh-i âvâre
Nasil müştâk ise bir nûra, bir necm-i rehâkâre;

> Sana ey lem’a-i ümmîd ben de öyle müştâkim;
Görün bir kerre zîrâ pek karanlik oldu âfâkim!

> Geçir pîş-i hayâlinden ki cûşâcûş bir umman:
Nişandir yükselen her mevc-i tûfan-hîzi bir dağdan;

> Ölüm var, kurtuluş yok sâhil-i imdâd uzaklarda;
Demâdem rûh titrer korkudan donmuş dudaklarda.

> O coşkun unsurun savletleriyle uğraşan kimse,
Nasıl eyler tehâlük bir kenâr-ı tesliyet görse

Sponsorlu Bağlantılar

> Muhât-ı lücce-i ye’s olduğum bir böyle hâlimde
Senin tayfın da aynıyle o sâhildir hayâlimde.

> Düşün âvâre bir mâder ki: Evlâdından olsun dûr;
Tahayyül eyle yâhud bir yetîm-i hânüman-mehcûr;

> O bedbahtın nasıl evlâdı hiç gitmezse yâdından;
Nasıl çıkmazsa mâder, öksüzün bir dem fuâdından;

> Benim yâdım da, ey ârâm-ı can, yâd-ı güzînindir.
Ne yapsam çünkü manzûrum, senin feyz -i mübînindir:

> Çemen emvâc-ı nûrundur, fidanlar yâl ü bâlindir:
Sulardan akseden sûret cemâl-i lâyezâlindir.

Sponsorlu Bağlantılar

> Hırâm-ı nâzenînindir o raksan mevceler cûda;
Mutarrâ nükhetindir gizlenen ezhâr-ı hoş-bûda.

> Leyâlin sînesinde hâbe dalmış nâzenîn eshâr,
Eder gîsûna yaslanmış cebîn-i pâkini ihtâr.

> Nigâhından saçılmış lem’alardır pîş-i hayrette
Yüzen ecrâm-ı nûrânûr bahr-i sermediyyette.

> Zemin lebrîz-i âsârın; semâ pâmâl-i envârın:
Avâlim hep merâyâ-yı nazar pîrâ-yı dîdârın.

> Çekilmek istemiş de subh-dem bir cây-ı tenhâya,
Oturmuş sâhil-i deryâya, dalmıştım temâşâya.

> Henüz âfâk açılmıştı: Semâ mahmûr idi hâttâ
Nümâyân olmamıştı hâb-gâhından güneş hâlâ.

> Derin bir samte müstağrak leb-i deryâda hiç ses yok…
Sabâ durgun, sular durgun, bütün eşyâda durgunluk!

Sponsorlu Bağlantılar

O ferş-i nîlgûn üstünde, tıfl-ı nâzenin-vâri,
Uyurken dâye-i bîdar-ı subhun tıfl-ı envârı;

> Güneş, pîşinde dağlar perde-dâr olmuş, harîmindan
Göıünmüş, sonra şehrâhında yükselmişti tedrîcen.

> Teâlî eyleyince birzaman bâlâ-yı kudrette,
Ziyâlar mevc mevc oldu o pehnâ-yı rükûdette.

> Bu cûşişler o dagın havz-ı simîni uyandırdı;
Sabâ enfâs-ı sevdâ perveriyle dalgalandırdı.

> Açıklardan gelen emvâc-ı peyderpeyle, sâhilden
Demâdem oldu vecd-efzâ, hazin bir nağme, birşîven.

> Kulak verdim o âhenge: Meğer âheng-i şi’rinmiş!
O cûşiş-zâr olan kulzüm senin ummân-ı fikrinmiş,

> Güneş: Rûhun imiş; bir huzme şeklinde inen nûru:
O menba’dan hurûşan sânihanmış doğrudan doğru.

Sponsorlu Bağlantılar

> Tecellî etti artık anladım: Sensin bütün dünyâ..
Bu senlikte fakat ey yâr-ı gaib, ben neyim âyâ?

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ne Nedir Vikipedi