Aşı ne demektir, aşı nasıl yapılır, aşıyı ilk kez kim kullanmıştır, aşıyı ilk bulan adam kimdir, aşı ilk kez ne zaman kullanılmıştır, aşıyı ilk kullanan kimdir.
Aşı Nedir?
Aşı, hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile insan veya hayvan vücuduna verilen, zayıflatılmış hastalık virüsü, hastalık etkeninin parçaları veya salgıları ile oluşturulan çözeltidir.
Mikroplar veya virüslerce oluşturulan hastalıklara karşı vücut, bağışıklık sistemi ile yanıt verir. Bağışıklık sisteminin hastalık etkeni vücuda girmeden, yani hastalık gelişmeden, etkeni tanıması ve onu yenecek yanıtı geliştirmesi (Örneğin vücudun gerekli antikoru üretmesi), aşılamanın temel ilkesidir. Bu amaçla hastalık yapma yetisi azaltılmış hastalık etkeni, tüberküloz (BCG) aşısında olduğu gibi, kullanılabilir.
Tüm hastalık etkenleri için hastalık yetisi azaltılmış mikro organizma bulunamayacağı için, etkenin dış kılıfı gibi parçaları ya da salgıladığı maddeler, difteri(DBT) aşısı gibi, kullanılabilir. Aşı, özellikle küçük çocuklara her ne kadar korkutucu ve ürkütücü görünse de aşı sağlık içindir, aşırı veya fark edilemeyecek kadar etkisiz virüsler, salgınlar vb. için hem çok önemlidir hem de faydalı bir önlemdir.
Aşıyı İlk Kez Kim ve Ne Zaman Kullandı
Tarihte aşı konusunda ilk uygulamanın M.Ö. 590 yılında Çin’de Sung Hanedanı döneminde çiçek hastalığından korunmak için ciltteki iltihaplı maddenin sağlıklı kişilerin burnunun içine verilmesi olduğu bilinmektedir.
Günümüzde insanlar çocukluk yıllarından itibaren birçok hastalığa karşı koruma sağlamak için aşı oluyor ve tarih boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden salgın hastalıkların adı dahi anılmıyor. İngiliz bir bilim adamı olan Edward Jenner 1775 yılında o dönemin en çok korkulan salgını olan çiçek hastalığına çare bularak ilk aşıyı geliştirmiştir. Ancak M.Ö. 590 yılında Çin’de çiçek hastalığından korunmak için hastaların derisinden alınan parçaların burna çekildiği bilinmektedir. Uygulama açısından bu tür bir davranışın modern aşının atası olduğu ve tarihte kullanılan ilk aşının bu olduğu da söylenmektedir. İngiltere’de 1749 yılında doğan Edward Jenner, ilk olarak bir tıp uzmanının yanında uzun süre boyunca çıraklık yapmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda tıp bilgisini daha da geliştirmek isteyen Jenner, Londra’ya giderek John Hunter’ın yanında öğrenim görmeye başlamıştır. Öğrencisine çiçek hastalığı üzerinde çalışmasını söyleyen John Hunter, 1775 yılında Jenner’ın çiçek hastalığına çözüm bulmak için çalışmalara başlamasına neden olmuştur.
Kısa süre içerisinde çiçek hastalığına etkili bir çözüm geliştiren Jenner, aynı yıl içerisinde kendi doğduğu köyde başgösteren çiçek salgınında aşısını test edebilme imanı bulmuştur. Louis Pasteur Edward Jenner doğduğu köye giderek, burada çiçek salgınından etkilenen çocuklara aşı yapmış ve oldukça başarılı sonuçlar almıştır. Çiçek aşısını bulduğunu ve aşının işe yaradığını fark eden Jenner, daha sonra hastalık üzerine kapsamlı bir araştırma yapmıştır. Nihayet 1796 yılında çiçek aşısı ile ilgili kapsamlı bir rapor yayınlayarak, tüm dünyaya hastalıktan korunma yolunun olduğunu ilan etmiştir. Yayınına birçok Avrupalı bilim adamının karşı çıkmasının ardından Amerikalı tıp bilginlerinin de Jenner’ı haksız bulması eklenince, kısa süreli bir şüphe oluşmuştur. Ancak takip eden 3 yıl içerisinde Edward Jenner birçok insan üzerinde çiçek aşısını denemiş ve her defasında olumlu sonuçlar almıştır. 1780 yılında tüm İngiltere’de kullanılan Jenner’ın çiçek aşısı, kısa süre sonra tüm Avrupa ve Amerika’da milyonlarca insanın hayatının kurtulmasını sağlamıştır. Günümüzde sütlerin pastörize edilerek sağlıklı bir hale getirilmesinde büyük katkısı olan ve bu yöntemede adını veren Louis Pasteur da, tarihte ilk defa kuduz aşısını kullanan tıp adamıdır. Louis Pasteur yaptığı çalışmalarla geliştirdiği kuduz aşısını, ilk olarak 14 yerinden ısırılan bir kız çocuğu üzerinde denemiş ve çocuğun kurtulmasını sağlamıştır. Bu dönemden sonra tüm dünyada yayılan kuduz aşısı, günümüzde de hala yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Pasteur Enstitüsü çalışanlarından olan Albert Calmette ve Camille Guerin de 1920′lerde yaptıkları çalışmalarla, verem aşısını bularak insanlık tarihine büyük katkı sağlamıştır.