Tur Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı
Tur suresinin Türkçe okunuşu ve anlamı konusuna geçmeden önce Tur suresi hakkında kısa bir bilgi verelim. Tur suresi;
“Mekke döneminde inmiştir. 49 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “etTûr” kelimesinden almıştır. Tûr, dağ demektir. Burada Hz. Mûsâ’ya ilk vahyin geldiği, Sina Yarımadası’nın güneyindeki Sina dağı kastedilmektedir. Sûrede başlıca, ahiret hâlleri, kâfirlerin karşılaşacakları ceza, mü’minlerin mükâfatları konu edilmekte ve müşriklerin Hz. Peygamber hakkındaki batıl iddiaları reddedilmektedir.” (Bu bilgiler T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının resmi web sayfasından alınmıştır.)
Tur Suresinin Türkçe (Latince) Okunuşu
1.Vet tûri.
2.Ve kitâbin mestûrin.
3.Fî rakkın menşûrin.
4.Vel beytil ma’mûri.
5.Ves sakfil merfûi.
6.Vel bahril mescûri.
7.İnne azâbe rabbike le vâkı’un.
8.Mâ lehu min dâfiin.
9.Yevme temûrus semâu mevran.
10.Ve tesîrul cibâlu seyrâ(seyran).
11.Fe veylun yevme izin lil mukezzibîne.
12.Ellezîne hum fî havdın yel’abûn(yel’abûne).
13.Yevme yuda’ûne ilâ nâri cehenneme de’â(de’an).
14.Hâzihin nârulletî kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).
15.E fe sihrun hâzâ em entum lâ tubsirûn(tubsirûne).
16.Islevhâ fasbirû ev lâ tasbirû sevâun aleykum, innemâ tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
17.İnnel muttakîne fî cennâtin ve naîmin.
18.Fâkihîne bi mâ âtâhum rabbuhum, ve vakâhum rabbuhum azâbel cahîm(cahîmi).
19.Kulû veşrabû henîen bi mâ kuntum ta’melûne.
20.Muttekiîne alâ sururin masfûfetin, ve zevvecnâhum bi hûrin înin.
21.Vellezîne âmenû vettebeathum zurriyyetuhum bi îmânin elhaknâ bihim zurriyyetehum ve mâ eletnâhum min amelihim min şey’in, kullumriin bi mâ kesebe rehînun.
22.Ve emdednâhum bi fâkihetin ve lahmin mimmâ yeştehûn(yeştehûne).
23.Yetenâzeûne fîhâ ke’sen lâ lagvun fîhâ ve lâ te’sîmun.
24.Ve yetûfu aleyhim gılmânun lehum ke ennehum lu’luun meknûnun.
25.Ve akbele ba’duhum alâ ba’dın yetesâelûn(yetesâelûne).
26.Kâlû innâ kunnâ kablu fî ehlinâ muşfikîn(muşfikîne).
27.Fe mennallâhu aleynâ ve vakânâ azâbes semûm(semûmi).
28.İnnâ kunnâ min kablu ned’ûhu, innehu huvel berrur rahîm(rahîmu).
29.Fe zekkir fe mâ ente bi ni’meti rabbike bi kâhinin ve lâ mecnûn(mecnûnin).
30.Em yekûlûne şâirun neterabbesu bihî raybel menûni.
31.Kul terabbesû fe innî meakum minel muterabbisîn(muterabbisîne).
32.Em te’muruhum ahlâmuhum bi hâzâ em hum kavmun tâgûn(tâgûne).
33.Em yekûlûne tekavvelehu, bel lâ yu’minûn(yu’minûne).
34.Felye’tû bi hadîsin mislihî in kânû sâdikîn(sâdikîne).
35.Em hulikû min gayri şey’in em humul hâlikûn(hâlikûne).
36.Em halakûs semâvâti vel ard(arda), bel lâ yûkınûn(yûkınûne).
37.Em indehum hazâinu rabbike em humul musaytırûn(musaytırûne).
38.Em lehum sullemun yestemiûne fîhî, felye’ti mustemiuhum bi sultânin mubîn(mubînin).
39.Em lehul benâtu ve lekumul benûn(benûne).
40.Em tes’eluhum ecran fe hum min magramin muskalûn(muskalûne).
41.Em indehumul gaybu fe hum yektubûn(yektubûne).
42.Em yurîdûne keydâ(keyden), fellezîne keferû humul mekîdûn(mekîdûne).
43.Em lehum ilâhun gayrullâh(gayrullâhi), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
44.Ve in yerav kisfen mines semâi sâkıtan yekûlû sehâbun merkûm(merkûmun).
45.Fe zerhum hattâ yulâkû yevmehumullezî fîhî yus’akûne.
46.Yevme lâ yugnî anhum keyduhum şey’en ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
47.Ve inne lillezîne zalemû azâben dûne zâlike ve lâkinne ekserahum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
48.Vasbir li hukmi rabbike fe inneke bi a’yuninâ, ve sebbih bi hamdi rabbike hîne tekûm(tekûmu).
49.Ve minel leyli fe sebbihhu ve idbâran nucûmi.
Tur Suresinin Arapça Okunuşu
Tur Suresinin Anlamı
NOT: AYETLERİN TÜRKÇE MEALLERİ, T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ RESMİ İNTERNET SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a, yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. ﴾1-7﴿
Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur. ﴾8﴿
O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır.﴾9﴿
Dağlar yürüdükçe yürür. ﴾10﴿
İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay haline! ﴾11-12﴿
Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir. ﴾13-14﴿
“Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?” ﴾15﴿
“Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.” ﴾16﴿
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. ﴾17-18﴿
Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir. ﴾19-20﴿
İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir. ﴾21﴿
Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. ﴾22﴿
Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar. ﴾23﴿
Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. ﴾24﴿
Birbirlerine dönüp (“Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?” diye) sorarlar. ﴾25﴿
Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.” ﴾26﴿
“Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.” ﴾27﴿
“Gerçekten biz bundan önce ona yalvarıyorduk. Şüphesiz O iyilik edendir, çok merhametlidir.” ﴾28﴿
(Ey Muhammed!) O halde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli. ﴾29﴿
Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar? ﴾30﴿
Onlara de ki, “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”﴾31﴿
Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? ﴾32﴿
Yoksa, “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar. ﴾33﴿
Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler! ﴾34﴿
Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? ﴾35﴿
Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar. ﴾36﴿
Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir? ﴾37﴿
Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilahi vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin! ﴾38﴿
Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi?﴾39﴿
Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır? ﴾40﴿
Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar? ﴾41﴿
Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkar edenler tuzağa düşecek olanlardır. ﴾42﴿
Yoksa onların Allah’tan başka bir ilahı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. ﴾43﴿
Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler. ﴾44﴿
Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hallerine bırak.﴾45﴿
O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir. ﴾46﴿
Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler. ﴾47﴿
Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et. ﴾48﴿
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et. ﴾49﴿