Kamer Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı
Kamer suresinin Türkçe okunuşu ve anlamı konusuna geçmeden önce Kamer suresi hakkında kısa bir bilgi verelim. Kamer suresi;
“Mekke döneminde inmiştir. 55 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “el-Kamer” kelimesinden almıştır. Kamer, ay demektir. Sûre de ana fikir olarak, Kur’an’ı yalanlayanlar, çeşitli azap ve helâk örnekleri de verilerek uyarılmaktadır.” (Bu bilgiler T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının resmi web sayfasından alınmıştır.)
Kamer Suresinin Türkçe (Latince) Okunuşu
1.İkterabetis sâatu ven şakkal kamer(kameru).
2.Ve in yerav âyeten yu’ridû ve yekûlû sihrun mustemirrun.
3.Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırrun.
4.Ve lekad câehum minel enbâi mâ fihî muzdecer(muzdecerun).
5.Hikmetun bâligatun fe mâ tugnin nuzur(nuzuru).
6.Fe tevelle anhum, yevme yed’ud dâi ilâ şey’in nukur(nukurin).
7.Huşşean ebsâruhum yahrucûne minel ecdâsi keennehum cerâdun munteşir(munteşirun).
8.Muhtıîne ilâd dâi, yekûlul kâfirûne hâzâ yevmun asir(asirun).
9.Kezzebet kablehum kavmu nûhın fe kezzebu abdenâ ve kâlû mecnûnun vezducir(vezducire).
10.Fe deâ rabbehû ennî maglûbun fentasır.
11.Fe fetahnâ ebvâbes semâi bi mâin munhemir(munhemirin).
12.Ve feccernâl arda uyûnen feltekal mâu alâ emrin kad kudir(kudire).
13.Ve hamelnâhu alâ zâti elvâhın ve dusur(dusurin).
14.Tecrî bi a’yuninâ, cezâen li men kâne kufir(kufire).
15.Ve lekad teraknâhâ âyeten fe hel min muddekir(muddekirin).
16.Fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.
17.Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).
18.Kezzebet âdun fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.
19.İnnâ erselnâ aleyhim rîhan sarsaran fî yevmi nahsin mustemirr(mustemirrin).
20.Tenziun nâse ke ennehum a’câzu nahlin munkair(munkairin).
21.Fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.
22.Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).
23.Kezzebet semûdu bin nuzuri.
24.Fe kâlû e beşeren minnâ vâhiden nettebiuhû innâ izen lefî dalâlin ve suur(suurin).
25.E ulkıyez zikru aleyhi min beyninâ bel huve kezzâbun eşir(eşirun).
26.Se ya’lemûne gaden menil kezzâbul eşir(eşiru).
27.İnnâ mursilûn nâkati fitneten lehum fertekıbhum vestabir.
28.Ve nebbi’hum ennel mâe kısmetun beynehum, kullu şirbin muhtedar(muhtedarun).
29.Fe nâdev sâhıbehum fe teâtâ fe akar(akara).
30.Fe keyfe kâne azâbî ve nuzuri.
31.İnnâ erselnâ aleyhim sayhaten vâhıdeten fe kânû ke heşîmil muhtezir(muhteziri).
32.Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).
33.Kezzebet kavmu lûtın bin nuzuri.
34.İnnâ erselnâ aleyhim hâsiben illâ âle lût(lûtin), necceynâhum bi sehar(seharin).
35.Ni’meten min indina, kezâlike neczî men şeker(şekere).
36.Ve lekad enzerahum batşetenâ fe temârav bin nuzur(nuzuri).
37.Ve lekad râvedûhu an dayfihî fe tamesnâ a’yunehum fe zûkû azâbî ve nuzuri.
38.Ve lekad sabbehahum bukraten azâbun mustekırr(mustekırrun).
39.Fe zûkû azâbî ve nuzuri.
40.Ve lekad yessernâl kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).
41.Ve lekad câe âle fir’avnen nuzur(nuzuru).
42.Kezzebû bi âyâtinâ kullihâ fe ehaznâhum ahze azîzin muktedir(muktedirin).
43.E kuffârukum hayrun min ulâikum em lekum berâetun fîz zubur(zuburi).
44.Em yekûlûne nahnu cemîun muntesir(muntesirun).
45.Se yuhzemul cem’u ve yuvellûned dubur(dubura).
46.Belis sâatu mev’ıduhum ves sâ’atu edhâ ve emerr(emerru).
47.İnnel mucrimîne fî dalâlin ve suur(suurin).
48.Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar(sekare).
49.İnnâ kulle şey’in halaknâhu bi kader(kaderin).
50.Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar(basari).
51.Ve lekad ehleknâ eşyâakum fe hel min muddekir(muddekirin).
52.Ve kullu şey’in fealûhu fîz zubur(zuburi).
53.Ve kullu sagîrin ve kebîrin mustetar(mustetarun).
54.İnnel muttakîne fî cennâtin ve neher(neherin).
55.Fî mak’adi sıdkın inde melîkin muktedir(muktedirin).
Kamer Suresinin Arapça Okunuşu
Kamer Suresinin Anlamı
NOT: AYETLERİN TÜRKÇE MEALLERİ, T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ RESMİ İNTERNET SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. ﴾1﴿
Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler. ﴾2﴿
Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir. ﴾3﴿
Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi. ﴾4﴿
Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor! ﴾5﴿
O halde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir halde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. ﴾6-7﴿
Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler.﴾8﴿
Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu. ﴾9﴿
O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye dua etti. ﴾10﴿
Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık. ﴾11﴿
Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. ﴾12﴿
Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik. ﴾13﴿
Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh’a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.﴾14﴿
Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan? ﴾15﴿
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)! ﴾16﴿
Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? ﴾17﴿
Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış! ﴾18﴿
Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgar gönderdik. ﴾19﴿
İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. ﴾20﴿
Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)! ﴾21﴿
Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? ﴾22﴿
Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.” ﴾23-24﴿
“Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.” ﴾25﴿
Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık!﴾26﴿
(Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.”﴾27﴿
“Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.” ﴾28﴿
Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti. ﴾29﴿
Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!﴾30﴿
Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular. ﴾31﴿
Andolsun, biz Kur’anı, düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? ﴾32﴿
Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı. ﴾33﴿
Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükafatlandırırız. ﴾34-35﴿
Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar. ﴾36﴿
Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.﴾37﴿
Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi. ﴾38﴿
“Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik. ﴾39﴿
Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? ﴾40﴿
Andolsun, Firavun’un ailesine de uyarıcılar gelmişti.﴾41﴿
Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık. ﴾42﴿
(Ey Mekkeliler!) Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir berat mı var? ﴾43﴿
Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar? ﴾44﴿
O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. ﴾45﴿
Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır. ﴾46﴿
Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler. ﴾47﴿
Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, “Cehennemin dokunuşunu tadın!” denecek. ﴾48﴿
Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık. ﴾49﴿
Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.) ﴾50﴿
Andolsun, biz sizin gibileri hep helak ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan? ﴾51﴿
İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır. ﴾52﴿
Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır. ﴾53﴿
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar. ﴾54﴿
Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler. ﴾55﴿