Kaf Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı
Kaf suresinin Türkçe okunuşu ve anlamı konusuna geçmeden önce Kaf suresi hakkında kısa bir bilgi verelim. Kaf suresi;
“Mekke döneminde inmiştir. 45 âyettir. Sûre, adını başındaki “Kâf ” harfindenalmıştır. Sûrede başlıca İslâm inancının temel esasları çerçevesinde, Allah’ın birliğinin delilleri, Peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve geçmişteki inkârcı milletlerin başlarına gelen felaketler, uğradıkları azaplar konu edilmektedir.” (Bu bilgiler T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının resmi web sayfasından alınmıştır.)
Kaf Suresinin Türkçe (Latince) Okunuşu
1.Kâf vel kur’ânil mecîd(mecîdi).
2.Bel acibû en câehum munzirun minhum fe kâlel kâfirûne hâzâ şey’un acîbun.
3.E izâ mitnâ ve kunnâ turâbâ(turâben), zâlike rac’un baîdun.
4.Kad alimnâ mâ tenkusul ardu minhum, ve indenâ kitâbun hafîzun.
5.Bel kezzebû bil hakkı lemmâ câehum fe hum fî emrin merîcin.
6.E fe lem yanzurû ilâs semâi fevkahum keyfe beneynâhâ ve zeyyennâhâ ve mâ lehâ min furûcin.
7.Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ ravâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli zevcin behîcin.
8.Tebsıraten ve zikrâ li kulli abdin munîbin.
9.Ve nezzelnâ mines semâi mâen mubâraken fe enbetnâ bihî cennâtin ve habbel hasîdi.
10.Ven nahle bâsikâtin lehâ tal’un nadîdun.
11.Rızkan lil ibâdi ve ahyeynâ bihî beldeten meytâ(meyten), kezâlikel hurûcu.
12.Kezzebet kablehum kavmu nûhın ve ashâbur ressi ve semûdu.
13.Ve âdun ve fir’avnu ve ihvânu lûtın.
14.Ve ashâbul eyketi ve kavmu tubbain, kullun kezzeber rusule fe hakka vaîdi.
15.E fe ayînâ bil halkıl evvel(evveli), bel hum fî lebsin min halkın cedîd(cedîdin).
16.Ve lekad halaknâl insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd(verîdi).
17.İz yetelakkâl mutelakkîyâni anil yemîni ve aniş şimâli kaîdun.
18.Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.
19.Ve câet sekratul mevti bil hakk(hakkı), zâlike mâ kunte minhu tehîdu.
20.Ve nufiha fîs sûr(sûri), zâlike yevmul vaîdi.
21.Ve câet kullu nefsin meahâ sâikun ve şehîdun.
22.Lekad kunte fî gafletin min hâzâ fe keşefnâ anke gıtâeke fe besarukel yevme hadîdun.
23.Ve kâle karînuhu hâzâ mâ ledeyye atîd(atîdun).
24.Elkıyâ fî cehenneme kulle keffârin anîdin.
25.Mennâın lil hayri mu’tedin murîbin.
26.Ellezî ceale meallâhi ilâhen âhara fe elkıyâhu fîl azâbiş şedîdi.
27.Kâle karînuhu rabbenâ mâ etgaytuhu ve lâkin kâne fî dalâlin baîdin.
28.Kâle lâ tahtesımû ledeyye ve kad kaddemtu ileykum bil vaîdi.
29.Mâ yubeddelul kavlu ledeyye ve mâ ene bi zallâmin lil abîd(abîdi).
30.Yevme nekûlu li cehenneme helimtele’ti ve tekûlu hel min mezîdin.
31.Ve uzlifetil cennetu lil muttakîne gayra baîdin.
32.Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).
33.Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.
34.Udhulûhâ bi selâm(selâmin), zâlike yevmul hulûd(hulûdi).
35.Lehum mâ yeşâûne fîhâ ve ledeynâ mezîdun.
36.Ve kem ehleknâ kablehum min karnin hum eşeddu minhum batşen fe nakkabû fîl bilâd(bilâdi), hel min mahîsin.
37.İnne fî zâlike le zikrâ li men kâne lehu kalbun ev elkâs sem’a ve huve şehîdun.
38.Ve lekad halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin ve mâ messenâ min lugûb(lugûbin).
39.Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kablel gurûb(gurûbi).
40.Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbâras sucûdi.
41.Vestemi’ yevme yunâdil munâdi min mekânin karîb(karîbin).
42.Yevme yesmeûnes sayhate bil hakk(hakkı), zâlike yevmul hurûci.
43.İnnâ nahnu nuhyî ve numîtu ve ileynâl masîru.
44.Yevme teşakkakul ardu anhum sirââ(sirâan), zâlike haşrun aleynâ yesîrun.
45.Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bil kur’âni men yehâfu vaîdi.
Kaf Suresinin Arapça Okunuşu
Kaf Suresinin Anlamı
NOT: AYETLERİN TÜRKÇE MEALLERİ, T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ RESMİ İNTERNET SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!” ﴾1-2﴿
“Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirilecekmişiz)? Bu, akla uzak (imkansız) bir dönüştür!” ﴾3﴿
Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır. ﴾4﴿
Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir haldedirler. ﴾5﴿
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur. ﴾6﴿
Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik. ﴾7﴿
Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir. ﴾8﴿
Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir. ﴾9-11﴿
Onlardan önce Nûh kavmi, Res halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti. ﴾12-14﴿
İlk yaratmada acizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler. ﴾15﴿
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. ﴾16﴿
Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. ﴾17﴿
İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın. ﴾18﴿
Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir. ﴾19﴿
(İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür. ﴾20﴿
Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. ﴾21﴿
(Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir” (denir.) ﴾22﴿
Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.” ﴾23﴿
(Allah şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!” ﴾24-25﴿
“Allah ile beraber, başka bir ilah edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!” ﴾26﴿
Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.” ﴾27﴿
Allah şöyle der: “Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden yaptım.” ﴾28﴿
“Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.” ﴾29﴿
O gün Cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da, “daha var mı?” der. ﴾30﴿
Cennet Allah’a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak. ﴾31﴿
Onlara söyle denir: “Iste bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan seydir. O, her tövbe eden, onun emrini gözeten için, görmedigi halde sirf saygidan dolayi Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmis bir kalp ile gelen kimseler içindir.” ﴾32-33﴿
“Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedilik günüdür.” ﴾34﴿
Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. ﴾35﴿
Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helak ettik de ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var? ﴾36﴿
Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. ﴾37﴿
Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı. ﴾38﴿
O halde onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ederek tespih et. ﴾39﴿
Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da onu tespih et. ﴾40﴿
(Ey Muhammed!) Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün, (o sese) kulak ver. ﴾41﴿
O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür. ﴾42﴿
Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir. ﴾43﴿
O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, (hesap için) bir toplamadır, bize göre kolaydır. ﴾44﴿
Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O halde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver. ﴾45﴿