Konuşulan dilin önemi nedir, toplumların dilleri neyi ifade eder, aynı dili konuşan insan topluluklarının özellikleri nelerdir, aynı dili konuşan insanların ortak özellikleri neledir, Türk dilleri hangileridir, en büyük Türk dil grubu hangisidir.
Toplum Dili Nedir?
Dil, insanın anlatma yetisi çevresinde oluşan anlaşma araçlarının en kullanışlı ve gelişmiş olanıdır. Her-şeyden önce dil, iletişim, anlatma ve anlama aracıdır. İletişim birlikte yaşamanın temelidir. İletişim olmazsa insanlar bir araya gelerek toplum oluşturamazlar. Anlaşma olmadan toplumdan söz edilemez. Anlaşmak için de anlatmaya ihtiyaç vardır. Anlaşma, anlatma, iletme bir bütündür.
İletişim Aracı: Dil
Doğadaki canlılar kendilerini korumak, varlıklarını sürdürmek için bazı yetenek ve güçlerle donatılmıştır. Bazılarının “beden gücü. bazılarının görme duyusu, bazılarının koku alma duyusu gelişmiştir. Bazıları çok ürer, bazıları daha hızlı koşar. İnsan da anlaşma yetisiyle donatılmış bir varlıktır. İnsanın her türlü iletişimini bu yeti çevresinde düşünmek gerekir. Dilden önce bazı işaret ve seslerle insanlann kendi aralarında iletişimi sağlayarak anlaşma sağladıkları bilinmektedir. Günümüzde de dil dışında başka araç ve durumlarla anlaşma sağlandığı bilinmektedir. Ancak hiç şüphesiz en gelişmişi ve kullanışlı olanı dille gerçekleştirilen iletişimdir. İletişim, bir bilginin, niyetin, duygunun, düşüncenin göndericiden alıcıya iletilmesidir. İnsanlar arasında iletişimin gerçekleşmesi için göndericiyle alıcı arasında ortak bir işaret sisteminin kullanılması gerekir. Her dil, onu konuşan insanlann tarihî oluş içinde oluşturdukları doğal bir şifre sistemidir. Kendine özgü söyleyiş tonlamaları ve kuralları vardır.
Bütün bu özellikleriyle dil, bir sistem özelliği taşır. Bu sistem; insanların anlaşma, anlama-anlatma yeteneği çevresinde, birlikte yaşayan insan grupları tarafından oluşturulmaktadır. Her dilin en küçük birimi olan kelime, sesle kavramın kaynaşmasıyla oluşur. Kelime ve kurallar, o dili konuşan insan kitlesinin dünya ve insanla ilişkilerine ve oluşturup yaşadıkları kültüre göre şekil kazanır. İnsan grupları bu anlaşma yeteneği çevresinde bir araya gelerek hem dili oluştururlar hem de o dille deneyimlerini ve birikimlerini kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarırlar.
Dil Toplumun Özelliklerini Yansıtan Bir Araçtır
Günümüzde kültür alanı olarak adlandırılan (tinsel tabaka) insanı diğer varlıklardan ayıran her türlü etkinliğin oluştuğu alan, dille gerçekleşir ve dille ifade edilir. Dil, insanın yaşadığı grup içinde kültürel kişiliğini oluşturan öğelerden biridir. Aynı dili konuşan insanlar görünmeyen ama anlaşılan ve sezilen bağlarla birbirlerine bağlanırlar. İnsan, iç dünyasını da ana dilinin imkanlarıyla şekillendirir.
Dil Duygu ve Düşüncelerin Yansımasıdır
İnsan; severken, nefret ederken, düşünürken kelimeleri kullanır. Onların sağladığı imkanlarla hisseder ve düşünür. İnsan dış dünyayı da dilin imkanlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir, iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur. Doğada hiçbir şeyin etiketi yoktur. İnsan, dilinin verdiği imkanlarla onları sezer, algılar ve değerlendirir. Dil, kültür taşıyıcısı olarak tarihî ve sosyal olanla iç içedir; onlarla zenginleşerek akışını sürdürür. Onu konuşan her birey de kendi sezgi, izlenim, duygu ve düşüncelerini dille ifade eder. Dili kendi bireyselliğiyle zenginleştirir. Bütün bunlar dilin, o dili konuşan toplumun kültürünü oluşturan ve ifade eden bir araç olduğunu ortaya koyar. Kültür-dil ilişkisi tek yönlü değil çift yönlü bir ilişkidir. Doğal dil, kültür alanının benimsediği, üzerine durduğu, tartışıp zevk, değer ve anlayışa göre yeni öge ve söyleyişlerle zenginleşerek varlığını sürdürür.
Kişilerin zevk ve anlayışlarını belirlemelerinde dilin rolü vardır. Dili olmayan varlıkların düşünceleri gelişmez. İnsan düşüncesi, duygusu, sezgisi ve hayali dilin dünyasında oluşur ve zenginleşir. Ayrıntıları ifade edemeyen, renkleri birbirinden ayıramayan bir insanın dili zengin ve renkli olamaz. İnsan günlük ihtiyaçlarını dille karşılar. Burada doğal dilin imkânlannı kullanır. Bilimsel eserlerde dil, kesin olanı ifade edecek bir yapı ve söyleyiş kazanır. Felsefe metinlerinde de düşünceyi dile getiren kavramlar ön plana çıkar. Dil, dille ilgili metinlerde de başka işlev yüklenir. Dil, iletişimde yüklendiği işleve gö re anlam ve ses değeri kazanır. İletişim tablosunda gönderici-alıcı, gönderge, bağlam, kanal, ileti bulunmaktadır. İletişimde “gönderge” ön plandaysa dil de göndergesel işlevde kullanılır. Göndericinin iletiye katılımıyla ifade farklı boyut kazanır. Gönderge. göndericinin duygularıyla, heyecanlarıyla ve coşkularıyla birlikte tanıtılır.
İletişimin amacı, alıcıyı uyarmak, onu harekete geçirmek ise ileti bu amaca göre düzenlenir. Bazen de ileti kanalını kontrol etme ihtiyacı duyulur. Dil ve dil kuralları üzerinde konuşurken dil ötesi bir dil kullanı-ır. Dil şiirsel işlevde de kullanılır. Bu işlevinde ileti, dil göstergelerini sergiler, öne çıkarır. Kurmaca metinlerde dil bu işleviyle kullanılır. Aynı metinde dilin bir iki işlevinin birlikte kullanıldığı görülür. Dilin işlevleriyle kültürle ve düşünceyle ilişkisini birlikte düşünmek yararlıdır. Her bağlamda işlevler aynı kalmak üzere kültür ve düşünceden kaynaklanan bir derecelenmenin varlığı hissedilir. Bütün bunlar da dilin biyopsişik varlık olan bir canlıyı;
– Anlayan,
– Yaşama düzenini kendisi kuran,
– Algılayan, duyan, düşünen, hisseden, sezen ve bunların bilincinde olan,
– Değerleri duyan geliştiren,
– Kendisinden öncekileri anlayan, yorumlayan,
– Farklı biçimlerde ifade eden, her an geliştirip zenginleştiren bir varlık hâline getiren bir imkân ve araç
olduğunu ortaya koymaktadır.
Dil insanın kimliğidir. Dilin hayatımızdaki yeri ve değeri “dil-düşünce”, “dil-toplum”, “dil ve gerçekli-lik” söz gruplarında dile getirilen ilişkiler çevresinde ele alınabilir. Bu konuda Berke Vardar’ın “Dil Olgusuna Genel Bir Bakışı” başlıklı yazısından bazı bölümler aşağıya alınmıştır.
Dil ve Düşünce
Dil, düşünme eylemi ve düşünce açısından ele alındığında insanı insan yapan her şeyin büyük ölçüde dilde yer aldığı ya da dile yansıdığı görülür. Gerçekten de, dil bireyin bilincini oluşturan, benliğini biçimlendiren temeldir; bilincin köklerine, bilinçaltının derinliklerine uzanan başlıca insansal işlevdir. Düşünce, us, bilgi, buluş insansal anlamda ancak dille olanak kazanır. Düşünsel-ruhsal oluşum etkeni olan dil, dünyayı anlığımızın egemenliği altına sokan temel araçtır, başlıca anlatım yöntemidir. İnsan yaşamının tüm görünümleriyle de iç içedir: İnsanın hem içindedir, hem dışında; hem özneldir, hem nesnel. Somut uyaranlar düzlemini ancak onun aracılığıyla aşabilir insanoğlu. Gündelik gereksinimlerin birincil düzeyi de onun alanıdır, kimi sanatsal yaratım etkinliklerinin yüce katları da. İnsan, nesnelerin varlığını ancak onları adlandırarak kavrayabilimştir. Dünya, ancak düşünce düzlemine aktarılarak “bilgi konusu olduğunda bir karışıklıklar bütünü olmaktan çıkar. Çünkü bilgi, her nesneyi içinde boğulduğu yığından çekip çıkararak bu karışık bütüne düzen getirir, onu anlaşılır kılar. Görüldüğü gibi düşünce dille bütünleşerek görevini yapabilir. Çünkü “dil basit bir yardımcı değil, düşüncenin vazgeçilmez ortağıdır.” Düşüncenin, tüm boyutlarına ulaşabilmesi için dil gereklidir; kendisine belli bir biçim verecek anlatım kalıbı bulunmayan yerde düşünce de gelişemez.Berke Vardar Dilbilim Temel Kavram ve İlkeleri
Türk Dilleri
Türk dilleri birbirlerini anlayabilen dillerden oluşan gruplara ayrılır. En büyük grup Türkiye Türkçesi, Azerice ve Türkmenceyi içine alan Oğuz grubudur. Diğer gruplar, Uygur, Kıpçak, Ogur, Sibirya ve Argu gruplarıdır. Aynı grubun içinde yer alan dillerin arasındaki fark bir şive farkı kadardır, ancak iki farklı gruba ait dilin arasında anlaşabilirliği zorlaştıran ya da imkânsız kılan gramer farkları vardır.