Platon (Eflatun) Künyesi
- Tam Adı: Asıl adı Aristokles olmasına rağmen Platon veya Eflatun olarak bilinir
- Doğum Tarihi: M.Ö. 427
- Ölüm Tarihi: M.Ö. 347
- Mesleği: Filozof, fizikçi ve matematikçi
Platon (Eflatun) Hayatı
Asıl ismi Arsitokles olan Platon’un diğer ismi de Eflatun’dur. Atletik bir vücudu ve geniş omuzları olduğu için Yunanca geniş anlamına gelen Palton ismi ile anıldı. M.Ö. 427 yılında dünyaya gelen Platon, fizikçi ve matematikçi olmasının yanı sıra Antik klasik Yunan filozofudur. Atina Akademisinin de kurucusu olan Platon bu akademi ile bugünkü modern üniversitelerin de temelini oluşturmuştur. Ayrıca Atina Akademisi batının ilk yüksek öğretim kurumudur. Ünlü filozof Sokrates, Platon’un akıl hocası idi. Yine ünlü filozof Aristoteles’de Platon’un öğrencisi idi.
Platon’un Felsefesi Nedir?
Platon felsefesi 5 kuram ile açıklanmaktadır. Bunlar;
- Bilgi
- İdeal
- Ruhun ölümsüzlüğü
- Evren doğum
- Devlet
Hem Platon’a göre hemde hocası Sokrates’e göre felsefenin ana ereği insan mutluluğu ve yetkin yaşamın sağlanmasıdır. Yetkin bir yaşam ise ancak erdemli bir hayat geçirmekle olabilir. Buradaki erdemin temelinde <bilgi>, özünde <idealler>, gerekçesinde <evrendoğum>, güvencesinde <ölümsüzlük> ve yaşamsal sığınağında ise <devlet> kuramları vardır.
Platon’a göre dört ana erdem
- Bilgelik: Yöneten kesimlerin erdemidir.
- Cesaret ve yiğitlik: koruyucu kesimin erdemidir.
- Ölçülülük: Üreten kesimlerin erdemidir.
- Adalet: Bütün sınıflarla ilgili bir erdemdir.
Demokrasi anlayışı
Demokrasiye karşı olan Platon’a göre demokratik rejim halkı aydınlatmaktan çok, halka yaltaklanan bir rejimdir ve demokrasinin muhtemel sonucu tiranlıktır. Toplumda daha bilgili, daha yetenekli olan insanların böyle olmayanları yönetmesi gerekmektedir.
Adalet ve devlet anlayışı
Adalet ile devlet özdeştir. Devlete yararı olan şey “adaletli”, zararı olan şeyse “adalete aykırı”dır.
Geçiş dönemi
Platon felsefesi ile ilgili olarak mümkün olan en kısa tarifi vermek istersek, onun tıpkı Sokrates öncesi “Doğa Filozofları” gibi, mutlak ve değişmez olan ile değişen arasındaki ilintilerle ilgilendiğini söyleyebiliriz. İlk filozoflar, doğada mutlak ve değişmez olanı aramışlar, Platon ise hem doğada, hem de ahlak ve toplum yaşamında mutlak ve değişmez olanın peşinden koşmuştur.
Geçiş dönemi çalışmalarında, hareket noktasının sofist öğreti olduğunu görüyoruz. Sofist tezleri, bazen küçümseyici, çok kere de alaycı bir dille tenkit ettiğini bildiğimiz Platon’un bu seçimi, öyle pek gelişi güzel değildir. Yukarıda gördüğümüz gibi, Thales’den Demokritos’a kadar tüm doğa filozoflarının felsefeye materyalist yaklaşımlarından sonra, insanı odaklayan ilk öğretiler, sofistler tarafından ortaya atılmış ve bu görüşler Platon’un ahlakçı ve toplumsal analizleri için müsait bir temel oluşturmuştur.
Bu aşamada Platon, sofistlerin hazza dayanan yaşam görüşlerini detaylı bir tartışmaya açarak, Sokrates öğretisini aşmaya karar vermiş görünmektedir. Yine de sofist disiplinin karşısına, ustasının “iyi” kavramı ile çıkar;
“İyi, doğru bir yaşamın kesin ölçütü ve amacıdır.”
Platon, bu tezin sağlam temellere oturtulabilmesinin, içerdiği “doğru” kavramının tarif edilebilir, hiç değilse araştırılabilir bir şey olması ile mümkün olduğunu kavramıştır.
Bu zorlu meseleyi çözmeye çalışırken; “Aradığımız şey bilinen bir şeyse, bunu aramaya gerek yoktur. Bilinmeyen bir şeyse, bulduğumuz şeyin aranan şey olduğunu nereden bileceğiz ?” sorusu ile sofistler, Platon’u zor duruma sokmuşlardır. Filozof bu meseleyi, Orpheus ve Pythagoras’çı öğretilerden edindiği “ruhun ölmezliği” kavramı ile çözmeyi deneyerek, Sokrates disiplinini aşma yolunda ilk adımı atmıştır.
Ruh ölümsüz olduğuna göre, aranan doğru ile daha önceki yaşam dönemlerinde muhakkak karşılaşmış olmalıdır. Ölümsüz bir ruh taşıyan insanoğlu için “öğrenmek”, eskiden bilinen bir şeyi hatırlamaktan (anamnesis) başka bir şey değildir. Ancak ölümsüz ruhunu eski yaşamında gördüklerinden anımsadıkları son derece muğlak bilgilerdir. Üstüne üstlük, bir de bu dünyadaki doğrudan algılamaların getirdiği zihni karmaşa, bu bilgileri daha sallantılı tasavvurlar haline dönüştürmektedir.
Platon bir diyalogda, Sokrates’in ağzından şunları söylemektedir; “Ben bir ebeyim. Şu farkla ki, kadınları değil, erkekleri doğurtuyorum. Benimle konuşmaya başlayan, önce bilmezmiş gibi görünür. Ama konuşma ilerledikçe açılır ve anımsamaya başlar. Bununla beraber, benden bir şey öğrenmediği bellidir. En güzel bilgileri, sadece kendi içerisinde bulur ve ortaya koyar.”
Böylelikle Platon öğretisinin, “doğru sanı” (orthe doxa) ve “bilgi” (episteme) arasındaki karşıtlık ile ruhta bilinçsiz bir halde mevcut, “doğuştan tasavvurlar” şeklinde özetlenebilecek iki ana görüşüne varılmış olmaktadır. Doğru sanı, muğlak ve süreksizdir. Bilgi ise bir temele, bir nedene (logos’a – Herakleitos öğretisinde Evren’e egemen olan yasa, düzen ve tanrısal aklı betimlemek için kullanılan sözcük) bağlanmakla, dayatılmakla sağlam ve sürekli olur.
Olgunluk dönemi
Doğru sanı (doğru algılama) ile bilgi, iki ayrı dünya yaratmıştır. Bir yanda meydana gelen ve yok olan, doğru sanının, göreceli gerçekliklerin dünyası, diğer yanda, sağlam ve sürekli, asıl gerçekliğin, “idealar”ın dünyası. (Le monde sensible et le monde intelligible)
Platon’un bilgi kuramının çıkış noktası Protogoras’çıdır. Bir şeyi bilen kişi, onu algılayan kişidir. Bu yüzden “insan her şeyin ölçüsüdür”. “Algı, daima var olan bir şeydir. Bilgi olduğu için de şaşmaz” diyor Protogoras. Platon bu görüşe, Herakleitos’un, “var dediğimiz her şey, gerçekte oluş sürecinde olan bir nesnedir” şeklindeki “akış kuramı”nı katar. Platon,
- Bilgi bir algıdır; (hatta aslında bilgi, bir algılama yargısıdır.)
- İnsan her şeyin ölçüsüdür;
- Her şey akış halindedir;
şeklinde özetlenebilecek kuramın, algılanan nesneler için doğru, gerçek bilgi açısından yanlış olduğu sonucuna varmıştır. Ünlü idealar kuramı, işte bu bilgi (episteme) anlayışından doğmuştur. Bu kuram, hem mantık hem de metafizik içeriklidir; İdealar dünyasından gelerek, insani beden ile birleşen ölümsüz ruhun amacı, asıl yurduna tekrar kavuşmaktır. Beden, bu isteğin gerçekleşmesine yardımcı olarak işlevini yerine getirmelidir. Bu kavuşmanın gerçekleşmesi, idealara ulaşmaya, ideaları bilmeye bağlıdır. Bu bilgi de yine bir anımsamadır. Ancak bu anımsama işleminin frekansı, ruh ve bedenlere göre değişkenlik gösterir.
Platon’a göre ruhlardan çok büyük bir çoğunluğunun anımsadığı bulanık görüntülerdir. Ruhlardan küçük bir azınlıkta “algılama yetisi”, daha az bir oranında “anlama yetisi” ve nihayet pek azında, ideaları tamamiyle hatırlayabilme, “akıl yetisi” vardır. Bu sonuncular, rölatif gerçeklerden algıladıklarına dayanarak, hangi ideaların hayalleri ile karşı karşıya olduklarını tanımlayabilirler. (Platon kendisini, bu kategori bireylerden saymaktadır.) Yeryüzü, idealar dünyasına benzer. Yeryüzündeki her nen, idealar dünyasından pay almıştır. Bu anımsama vetiresinin irdelenmesi Platon’u, “sevgi” (eros) kavramına götürmüştür.
Yaşadığımız ve idealardan pay almış bu dünya’yı, objektif kriterler çerçevesinde algılayabildiğimizde, gerçeklere varabilmemiz mümkündür diyor ünlü düşünür. Platon’a göre bunun en çarpıcı örneğini, “güzel” kavramının değerlendirilmesinde görmekteyiz. Sevgi, güzele yönelmektedir. Zira güzel kavramı, idealar dünyasındaki gerçekliğin anımsanması sonucu verilen bir hükmü içermekte ve dolayısiyle sevgiyi yaratmaktadır. Platon sevgi’yi, (eros) bütün ölümlülerde rastlanan bir ölümsüzlük çabası olarak tanımlar. En basit hali ile eros, tüm insanlarda, kendilerini yaşatacağına inandıkları bir nesil yetiştirme iç güdüsü olarak görülmektedir. Ancak bazı insanlarda “eros” kavramı, daha üstün bir niteliğe bürünmüştür.
Bu seçkin kişilerde, yani ideaları tamamiyle hatırlama yetisine (aklına) sahip bireylerde eros, bu güzelliklere ulaşmak ihtirası şeklinde tezahür eder. Bu arzuyu gerçekleştirebilecek bilgilerin eksikliğini hisseden seçkinler, bilgisizlikten kurtulmak çabası içerisinde bulurlar kendilerini. Bu kişiler eros’u, dünyaya çocuk getirmekten öte bir işlev, idealara ulaşarak erdemli işler yapmak ve yeryüzünde sürekli bir isim, sonsuz bir şeref bırakmak çabası ve aşkı olarak görürler.
Felsefi meseleleri inceleyen birçok düşünür tarafından yazılan incelemelerde, “iyi, doğru ve güzel kavramları, insanoğlunun doğuştan sahip olduğu özelliklerdir” şeklinde dile getirilen Platon öğretisinin altında yatan düşünsel zincir budur.
Platon’un Eserleri
- Charmides
- Euthydemos
- Euthyphron
- Gorgias
- Ion
- Kratylos
- Kritias
- Kriton
- Laches
- Lysis
- Menexenos
- Menon
- Nomoi
- Parmenides
- Phaidon
- Phaidros
- Philebos
- Politeia
- Politikos
- Protagoras
- Sophistes
- Symposion
- Theaitetos
- Timaios