Polonya Atasözleri ve Anlamları Nelerdir?
Polonya atasözleri ve anlamları yazımızda Polonya topraklarında söylenmiş en güzel ve tabi ki en anlamlı sözleri sizlere aktaracağız. Hayatımıza yol gösterecek bu sözleri tabir-i caizse kulaklarınıza küpe edeceksiniz. Çünkü bu atasözleri bir çok insanın hayatına dokunacak türden. Eğer Polonya atasözleri ile ilgili sizlerinde bildiği atasözleri varsa lütfen bunları bizlerle paylaşın.
Sponsorlu Bağlantılar
Polonya Atasözleri (Anlamlı ve Güzel Polonya Sözleri)
Biednemu zawsze wiatr w oczy, a bogatemu to i diabeł dzieci kołysze Zengin bir adam, çocuklarını uyuşturacak bir şeytana bile sahiptir. |
Bez soli smutna biesiada Tuzsuz şölen üzgündür. |
Czekaj, tatka, latka Bekle baba, yıllarca.. Çoğu kişi için çözüm yanıtı bulmaktır.Ancak kimyagerler için çözüm, hala karışık hale olan maddedir. |
Duch chętny, lecz ciało mdłe Ruh istiyor ama beden zayıf. |
Dobrego i karczma nie zepsuje, a złego i kościół nie naprawi İyi bir adam meyhanede bile bozulmayacak, kötü bir adamsa kilisede bile düzelmeyecektir. |
Dobry żart tynfa wart İyi bir şaka, tynf (eski bir polonya kuruşu) değerindedir. |
Dopóty dzban wodę nosi, dopóki mu się ucho nie urwie Sürahi kulpu kopana kadar suyu taşır. |
Gadał dziad do obrazu, a obraz [do niego] ani razu Dilenci resme konuştu, ama resim hiçbir cevap vermedi. (duvara konuşmak) |
Gdy kota nie ma, myszy harcują Kedi olmadığı zaman, fareler oynayacaklardır. |
Gdy pies je, to nie szczeka, bo mu miska ucieka Köpek yerken havlamaz, çünkü yiyeceği kaçar. (ağzın doluyken konuşma) |
Gdzie kucharek sześć, tam nie ma co jeść Altı aşçının olduğu yerde, yiyecek hiçbir şey yok. |
Gdy się człowiek spieszy, to się diabeł cieszy Bir adam acele ettiği zaman, şeytan mutludur. |
Gdzie diabeł nie może, tam babę pośle Şeytan gidemediği yere, bir kadın gönderecektir. |
Gdzie drwa rąbią, tam wióry lecą Nerede kereste kıyılıyorsa, orada talaşlar uçar. |
Gdzie dwóch się bije, tam trzeci korzysta Nerede iki kişi dövüşürse, orada üçüncü kişi kazanır. |
Gdzie zgoda, tam i siła Nerede rıza, orada güç. |
Gość w dom – Bóg w dom Misafir evde – Tanrı evde. (Polonya misafirperverliği) |
Grosz do grosza, a będzie kokosza Kuruşlarını topla ve bir tavuk satın al. |
Idzie luty, podkuj buty Şubat geldiğinde, ayakkabılarının altını çivile. |
Jak Kuba Bogu, tak Bóg Kubie Yakup Allah a nasıl ikram ettiyse, Allah da Yakup a öyle ikram edecektir. |
Kiedy wszedłeś między wrony, musisz krakać jak i one Kargaların arasındayken kargalar gibi öt. |
Kowal zawinił, [a] Cygana powiesili Demirci suçluydu; ama onlar çingeneyi astı. (günah keçisi olmak) |
Kruk krukowi oka nie wykole Bir karga, başka bir karganın gözünü gagalamayacaktır. |
Kto daje i zabiera, ten się w piekle poniewiera Kim verir ve sonra onu geri alırsa, cehenneme geri gider. |
Kto rano wstaje, temu Pan Bóg daje Erken kalkan, Allah tarafından mükafatlandırılır. |
Kto szybko daje, dwa razy daje Çabuk veren ikinciyi verir. |
Każdego ciągnie do złego Kötüye herkes caziptir. |
Kropla do kropli i będzie morze Damlaya damlaya, deniz olacak. |
Kto ucieka, winnym się staje Kaçmak seni suçlu yapar. |
Kto nie słucha ojca i matki, ten się posłucha psiej skóry Kim babasını ve annesini dinlemiyorsa, köpeklerin postunu dinliyordur. |
Lepiej późno niż wcale Geç olması, hiç olmamasından iyidir. |
Lepsza jedna panna niż cztery wdowy Bir genç kız, dört duldan iyidir. |
Los szczęście rzuca, ale nie każdy je łapie Kader şans verir; ama herkes kullanamaz. |
Lepszy wróbel w garści niż gołąb na dachu Elindeki serçe, çatıdaki güvercinden iyidir. |
Ładnemu we wszystkim ładnie Güzel bir kişi, her giysinin içinde güzeldir. |
Między młotem a kowadłem Çekiç ile örs arasında. |
Myszy harcują, gdy kota nie czują Fareler etrafta oynar, kedi kokusu almadıklarında. |
Najlepsze mienie – czyste sumienie En iyi varlık – temiz bir vicdan |
Na pochyłe drzewo wszystkie kozy skaczą Tüm keçiler ağaçlara atlamaya meyillidir. |
Nie masz na upór lekarstwa İnatçılığını iyileştiremezsin. |
Nie ma tego złego, co by na dobre nie wyszło Kötü şeyler sık sık (senin için) iyi hale gelirler. |
Nie mów o nikim, nie będą o tobie. Başkaları hakkında konuşmayın, sizin hakkınızda konuşmayacaklardır. |
Nie chwal dnia przed zachodem słońca Gün batımından önce günü övme. |
Nie dziel skóry na niedźwiedziu Hala ayıdayken derisini paylaşma. |
Nie od razu Kraków zbudowano Kraków bir kerede inşa edilmedi. |
Nieznajomość prawa szkodzi Kanunların cehaleti zararlıdır. |
Nie wszystko złoto, co się świeci. Parlayan her şey altın değildir. |
O umarłych mówi się dobrze albo wcale Ölü hakkında ya iyi konuşun ya da hiç konuşmayın. |
O wilku mowa, a wilk tuż tuż Bir kurt hakkında konuş ve kurt burda. |
Panu Bogu świeczkę, a diabłu ogarek Tanrı için bir mum yak ve şeytan için de mumdan kalan izmarit. (pay) |
Paluszek i główka to szkolna wymówka Acıyan bir parmak ve baş ağrısı, okula girmemek için standart bir mazerettir. |
Piękna miska jeść nie daje Güzel dekore edilmiş bir tabak kimseyi doyurmayacaktır. |
Dobrymi chęciami piekło jest wybrukowane Cehenneme giden yol, iyi niyetlerle kaplıdır. |
Pokorne cielę dwie matki ssie Mütevazı buzağı iki anneden beslenecektir. (alçak gönüllülüğün yararı) |
Przyszła koza do woza Keçi at arabasına geldi. (önyargının getirdiği pişmanlık) |
Ręka rękę myje (Rączka rączkę myje) Bir el diğerini yıkar. |
Szlachcic na zagrodzie równy wojewodzie Bir beyefendi kendi çiftliğinde, bir efendiye eşittir. |
Szukajcie, a znajdziecie Araştır ve bulacaksın. |
Śpiesz się powoli Yavaşça acele et. |
Tylko trzewik wie, że pończocha dziurawa Sadece ayakkabı bilir, çorap delik. (sırlarımızı bize yakın olanlar bilir) |
Ten się śmieje, kto się śmieje ostatni Son gülen iyi güler. |
Ucz się ucz, bo nauka to [do] potęgi klucz Öğrenmeye devam edin, çünkü bilgi gücün anahtarıdır. |
Wolnoć, Tomku, w swoim domku Özgürsün Tom, kendi evindesin. |
Wszędzie dobrze, ale w domu najlepiej Her yerde iyi; ama evde en iyi. |
Wszystko dobre, co się dobrze kończy İyi biten her şey iyidir. |
Wszystkie drogi prowadzą do Rzymu Bütün yollar Roma’ya çıkar. |
W zdrowym ciele zdrowy duch Sağlıklı bir bedende, sağlıklı bir ruh. |
Zobaczysz (coś) jak świnia niebo Bir domuzun gökyüzünü gördüğü gibi kesin göreceksin bazı şeyleri. (domuzlar yukarı bakamaz) |
Za dukata brat sprzeda brata Bir gümüş paraya, kendi erkek kardeşini satacaktı. |
Złej baletnicy [przeszkadza i] rąbek u spódnicy Kötü dansçı, eteğinin kenarını suçlar. |
Kadın evlenmeden önce, erkek evlendikten sonra ağlar. |
Sponsorlu Bağlantılar