“Ağız” Kelimesi
Dilimizde birçok kelime kökü ile ilgili atasözleri ve deyimler bulunmaktadır. Bunlardan birisi de “Ağız” kelimesidir. “Ağız” kelimesi ile ilgili bir atasözü veya deyim söyleyin desek belki de birçok kişinin aklına hiçbir şey gelmez. Ama görünce sizlerde hatırlayacaksınız. İşte “Ağız” kelimesi ile ilgili hem atasözleri hemde deyimler.
NOT: EĞER “Ağız” İLE İLGİLİ BİZLERİN UNUTTUĞU ATASÖZÜ VEYA DEYİM VARSA LÜTFEN YORUM BÖLÜMÜNDEN BİZLERE HATIRLATIN.
Ağız İle İlgili Atasözleri ve Deyimler
açık ağız aç kalmaz isteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder. (Atasözü) |
açtı ağzını, yumdu gözünü öfkelenerek veya kızarak ağır sözler söyledi. (Atasözü) |
ağız açtırmamak çok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak (Deyim) Örnek Cümle: Yusuf Efendi biçareye ağız açtırmıyordu. |
ağız ağıza vermek (konuşmak) iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak (Deyim) Örnek Cümle: Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı. –R. N. Güntekin. |
ağız (ağzını) açmak 1) konuşmaya başlamak; 2) kesici aletleri keskin duruma getirmek; 3) ağır sözler söylemeye başlamak; 4) azarlamak, paylamak; 5) alık alık bakmak. (Deyim) Sponsorlu Bağlantılar Örnek Cümle: Aman efendim, bendenize bir ağız açtılar, donakalmışım. –M. Ş. Esendal. |
ağız aramak (yoklamak) öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak. (Deyim) |
ağız birliği etmek bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşmak, söz birliği etmek. (Deyim) |
ağız burun birbirine karışmak 1) dayak sonucunda yüz yara bere içinde kalmak; 2) yüzde aşırı öfke, üzüntü, yorgunluk vb. durumların izleri görünmek. (Deyim) |
ağız değiştirmek Örnek Cümle: Gelgelelim Akif, Berlin’e gidip de oradaki kahveleri gördüğü vakit ağız değiştirmek zorunda kalır. –S. Birsel. |
ağız dil vermemek konuşmamak, susmak. (Deyim) |
ağız etmek yaranmak için kibar konuşmaya çalışmak (Deyim) Örnek Cümle: Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu. –L. Tekin. |
ağız kalabalığına getirmek |
ağız kullanmak duruma, ortama göre söz söylemek (Deyim) Örnek Cümle: Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş. |
ağız satmak yüksekten atarak kendini övmek. (Deyim) |
ağız tamburası çalmak 1) sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak; 2) soğuktan dişleri birbirine çarpmak, çenesi titremek. (Deyim) Sponsorlu Bağlantılar |
ağız yapmak birini kandırmak, yanıltmak amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak (Deyim) Örnek Cümle: Kaçacağım, tövbeler olsun, bir fırsatını bulayım diye ağız yaptı. –M. Ş. Esendal. |
ağız yaymak açık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak. (Deyim) |
ağız yemese, yüz utanmaz armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır. (Atasözü) |
ağız yer, yüz utanır armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır. (Atasözü) |
ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden belli olur bir kişinin tutum ve davranışları, o kişide birtakım eksiklikler bulunduğunu gösterir. (Atasözü) |
ağzına bir zeytin verir, altına (ardına) tulum tutar yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler. (Atasözü) |
ağzına vur, lokmasını al yumuşak huylu kimseye her istenilen kolaylıkla yaptırılabilir. (Atasözü) |
ağzından hayır çıkmazsa bari şer söyleme lehte konuşmuyorsun, hiç olmazsa aleyhte de konuşma. (Atasözü) |
ağzını açacağına gözünü aç dikkatli ol, uyanık ol. (Atasözü) |
ağzının tadı bozulmak (kaçmak) bir kimsenin kurulu düzeni, dirliği bozulmak. (Deyim) |
ağzının tadını kaçırmak 1) neşesini, keyfini bozmak; 2) bir kimsenin kurulu düzenini bozmak. (Deyim) Örnek Cümle: Ben o kadınlardan değilim ki, evin büyüğü ben olacağım diye tutturup akılsızlıklarla ağzımın tadını kaçırayım. –M. Ş. Esendal. Sponsorlu Bağlantılar |
âlemin ağzı torba değil ki büzesin başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız. (Atasözü) |
ateş demekle ağız yanmaz kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz. (Atasözü) |
bal bal demekle ağız tatlanmaz sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz. (Atasözü) |
bayramlık ağzını açmak kaba konuşmak, küfretmek. (Deyim) |
(birinin) ağzının kokusunu çekmek bir kimsenin çekilmez davranışlarına katlanmak. (Deyim) |
dil ağız vermemek ağız dil vermemek (Deyim) Örnek Cümle: Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu. –R. N. Güntekin. |
el ağzına bakan, karısını tez boşar kişi, özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkasının düşüncesiyle değil kendi düşünceleriyle karar vermelidir. (Atasözü) |
el öpmekle ağız aşınmaz çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır. (Atasözü) |
elin ağzı torba değil ki büzesin başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız. (Atasözü) |
göz gördüğünü (ağız yediğini) ister kişi, her zaman gördüğü, (yemeye) alıştığı güzel şeyleri arzular. (Atasözü) |
harman döven öküzün ağzı bağlanmaz çalışanın emeğinin karşılığı verilmelidir. (Atasözü) |
hep bir ağız olmak söz birliği etmek, anlaşarak bir konuda aynı şeyleri söylemek. (Deyim) |
herkesin ağzı torba değil ki büzesin başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız. (Atasözü) |
it ağzını kemik tutar aşağılık bir kimsenin ağzını kapamak için ona bir çıkar sağlamak yeter. (Atasözü) |