Simya ve Kimya Bilimi Arasındaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir
Simya ve Kimya Bilimi Arasındaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir başlıklı yazımızda sizlere bu konuda detaylı bilgi vermeye çalışacağız. Eğer daha fazla bilgiye ihtiyacınız olursa sitemizde arama yaparak bu bilgilere ulaşabilirsiniz. Şimdi yazımıza geçelim. Simya ve kimya arasındaki farkı açıklamak için kimya tarihine geri dönmeliyiz. Bunun nedeni basitçe simyanın modern kimyanın öncülü olmasıdır. On yedinci yüzyılda, maddenin incelenmesini analiz, sentez ve dönüşüm yoluyla adlandırmak için hem “simya” hem de “Kimya” terimleri kullanıldı. Ancak, on sekizinci yüzyılın üçüncü on yılında, baz metalleri altına dönüştürme girişimleri için “simya” kelimesini kullanmaya başladılar. Modern kimyanın gelişimi simyacıların yaptığı çalışmalardan sonra başladı. Bu makale, “simya” ve “modern kimya” çağındaki ana olaylara odaklanıyor. Bu kısa girişten sonra şimdi konuyu biraz daha detaylandıralım isterseniz.
Simya nedir?
Simya ve Kimya Bilimi Arasındaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir başlıklı yazımızda biraz daha detaya indiğimizde sizlere şunları aktarabiliriz. “Simya” kelimesinin birkaç tanımı vardır. Başlangıçta simya, eski kutsal kimya geleneği için kullanılan bir terimdi. Kimileri simyanın kökünün eski Mısır ve Hindistan’da bulunduğunu söylüyor; Çin’de simyanın uygulandığına dair tartışmalar da var. Bununla birlikte, iki bin yılda (yaklaşık MÖ 300’den MS 18. yüzyıla kadar) vardı, uygulandı ve geliştirildi.
Kimya alanına ait Simya ve Kimya Bilimi Arasındaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir konusu hakkında daha fazla bilgiye sahip olabilirsiniz. Bunun için gerek sitemizden gerekse farklı kaynaklardan araştırma yapabilirsiniz. Yazımıza devam edecek olursak şunları da aktarabiliriz. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Yazımıza şöyle devam edebiliriz. Simya bir ağ olarak düşünülebilir, çünkü din, mitoloji, astroloji, felsefe, sihir, maneviyat, folklor ve diğerlerinin bir karışımıdır. Yunan filozoflarının etkisi simyanın gelişimini etkiledi. İlk zamanlarda sadece dört element olduğunu düşünüyorlardı ve bu elementler evrenin yapı taşları olarak kabul ediliyordu. Bu dört elemente “kök” adı verildi: su, ateş, hava ve toprak. Bu köklerin daha küçük parçalara ayrılamayacağı, ancak kökler dışındaki her şeyin (su, ateş, toprak ve hava) bazı kök kombinasyonlarına bölünebileceği fikrine sahiplerdi. Bu, meselelerin doğası ve değişiklikleri hakkındaki Yunan teorilerinin gelişimi, Aristoteles’in ölümünden sonra sona erdi. İlk simyacılar metal konusunda çok yetenekli zanaatkârlardı. Asil insanlar için kaplar ve süs eşyaları yapmak için altın ve gümüş kullandılar ve fakir insanlar için ucuz taklitler veya ikameler kullandılar. Yerine koydukları için baz metalleri çok kolay bir şekilde altına dönüştürebileceklerine inanıyorlardı. Altının rengine benzemek için metallerin rengini değiştirmek için birçok kimyasal işlem yaptılar. Bu süreçte kimyasal cihazlar geliştirdiler ve iyileştirdiler ve birçok kimyasal reaksiyonu öğrendiler. Son olarak bu konu hakkında geçmişte birçok araştırma yapıldığı gibi bundan sonra da araştırmalar yapılmaya devam edecek ve yeni bilgiler bizlere ulaştırılacaktır. Bilgiyle kalın…